A-Harf Yazıları

Değişik kültür ve evrelerde birbirinden çok farklı biçimleri geliştirilip kullanılmış olan bu yazıların (fr. Notation alphabetique; alm. Buchstaben-Tonschrift, Buchstabennotation; ar. Ebced; osm.Ebced; türk eski;Alfabetik notasyon) ortak özelliği, perdeleri (sesleri) alfabe harfleri ya da harflerden türetilmiş imlerle göstermesidir.

Müzik tarihi boyunca birbirinden farklı çok sayıda harf yazısı geliştirilip kullanılmış olduğu bilinmekle birlikte, kayıtlara rastlanan Harf yazılarının sayısı oldukça sınırlı bulunmaktadır. En çok tanınanları şunlardır:

Grek harf yazısı :kayıtlarda rastlanan ilk harf yazısı olup en eski tarihlisi İÖ. 200 yıllarından kalma olan, fakat çok daha önce (en geç İÖ. 3. yy.’ın ilk yarısında, büyük olasılıkla da Alexandria’da) ortaya çıktığı sanılan Grek Harf yazısı (kuramcılara göre) biri “vokal” ötekisi ise “çalgısal” olarak nitelenen iki ayrı türden oluşuyordu.(Şekil 1)


Şekil 1 

 


Grek alfabesinden alınma harflerin çok sistematik bir biçimde kullanıldığı “vokal” yazıda, Fa5’ten Fa4’e kadar olan sesler alfabe harflerinin olağan yazılışlarıyla, Fa4’ten daha aşağıda olanlar aynı harflerin (yatay ya da dikey) ters çevrilmişleriyle, Fa5’te yukarda olanlar ise yanlarına kesme imi eklenmiş biçimleriyle gösteriliyor ve her ses için 3 harf kullanılıyordu.(Ör:Fa5 sesi için Alfa/Beta/Gamma; Mi5 sesi için Delta/Epsilon/Zeta gibi) Üçer üçer kullanılan bu harflerden birincisi diyatonik dizideki esas sesi, ikincisi bu sesin üst kromatiğini, üçüncüsü ise üst enarmoniğini gösteriyordu.

Bu kümeleme biçimi, yani harflerin üçer üçer kullanılması özelliği “çalgısal yazıda” da vardı. Ancak Grek Alfabesi dışındaki kullanımdan düşmüş eski alfabe harflerinin de kullanıldığı bu yazıda , herbir kümedeki harfin ikincisi ve üçüncüsü ilk harfin yatay ya da dikey çevriminden elde edilmişti. Bir başka deyişle üçerli harf kümeleri, “vokal” yazıda olduğu gibi ayrı harflerden değil, aynı harfin çevrimlerinden oluşuyordu.

“Çalgısal” yazım tarihi “vokal” yazıdan daha eskiydi. (Bu nedenle Grek Harf  yazısının tarihi kimi kaynaklarda “çalgısal” yazıdan hareketle İÖ. 6. yy. akadar götürülmektedir.) Dolayısıyla “vokal” yazı olarak adlandırılanyeni yazının “çalgısal” yazı olarak adlandırılan eski yazıdan yararlanarak geliştirildiği de düşünülebilir. Nitekim bu görüş 1961 yılında müzik araştırmacısı Chailley ve Bataille tarafından (bir olasılık olarak) öne sürülmüştür.

Boethius yazısı:  İlk kez Romalı filozof Boethius’un bir kitabında söz edilen, bu nedenle de, kendisi tarafından geliştirildiği konusunda herhangi bir imada bile bulunmadığı halde, “Boethius yazısı” olarak adlandırılan bu yazıda, latin alfabesinin “A” dan “P” ye kadar 15 harfi kullanılıyordu.

Boethius yazısında kullanılan harfler (Grek Harf yazısındakinin tersine) sesleri kalından inceye doğru gösteriyordu. “A” sesi bugünki adıyla La3 sesini gösteriyor, buna göre Si sesi “B” harfiyle, Do sesi “C” harfiyle… gösterilmiş oluyordu. (Bugün İngiltere ve Almanya’da seslerin La, Si, Do… gibi heceler yerine A,B,C gibi harflerle adlandırılması geleneğinin kökleri Boethius yazısına uzanmaktadır.)

IX.yy. ın sonlarında Hucbald tarafından yazılmış olan “De harmonica institutione” başlıklı kitapta, aynı yazının  La3 yerine D04 sesinden başlatıldığı, yani “A” harfinin Do4 sesini gösterecek biçimde kullanıldığı görülmektedir. Hucbald’ın yaptığı bu değişiklik, Do sesinden başlayan diziyi “anadizi” kabul ettiğini düşündürmesi bakımından ilginçtir. Hucbald’ın çağına göre henüz erken sayılabilecek bu düşünce, daha sonraki çağlarda tümüyle yerleşip Dp’dan başlayan dizi “anadizi” kabul edilmiş, ancak Hucbald’ dan sonraki Batı Harf yazılarında  Boethius yazısındaki geleneğin sürdürülmesi sonucu “A” harfi daima La sesini göstermek üzere kullanılagelmiştir.

Odo yazısı : X.yy. müzik kuramcılarından Cluny’ li Odo’nun (897-942) adıyla anılan bu yazıda da Boethius yazısından kalma perde harfleri temel alınmış ancak, Boethius yazısında kullanılan 15 harften son 8 tanesi atılarak La3’ten Sol4’e kadar olan ilk 7 perde “A”  dan “G” ye kadar olan ilk 7 harfle; La4’ten Sol5’e kadar olan ikinci oktav sesleri bu harflerin minüskülleriyle, La5’ten başlayan üçüncü oktavdaki sesler ise çift minüsküllerle gösterilmiştir. Böylece herbir sesin oktavları daima aynı harfle ama aynı harfin majüskül, minüskül ya da çift yazılmış minüskülleriyle gösterilmiş oluyordu. (Odo yazısının bu özelliği oktav bilincini vurgulaması bakımından önemlidir.)

Temelde Boethius yazısından türetilmiş olan Odo yazısının getirdiği bir başka yenilik ya da gelişme de bu yazıda iki tip “b” harfi kullanılmış ve (bugünki adıyla)Si sesinin “kare” biçiminde, Sibemol sesininse “yuvarlak” bir “b” harfiyle gösterilmiş olmasıdır.

Bugünki adıyla “Si” o zamanki adıyla “b” sesi, o çağlarda üzerinde çok düşünülmüş ve türlü yorumlara neden olmuş bir sesti. Çünkü ezgi içinde Do, La ya da Sol sesleriyle ilişkili olarak kullanıldığında güzel tınlayan bu ses, Fa sesiyle ilişkili olarak kullanıldığında Fa-Si tritonuna neden oluyor, bu aralöığın uyumsuz etkisi ise özellikle o çağların aralık anlayışı ve beğenisine çok ters düşüyordu. Batıl bir inanışla “şeytanın dinsel şarkıları bozmak için yeni bir oyunu” olarak yorumladıkları ve “şeytan aralığı” olarak niteledikleri bu uyumsuz etkiyi giderebilmek için özellikle “F” sesiyle ilişkili olduğu durumlarda o günkü deyimiyle daha yumuşak bir “b” sesi(bugünkü adıyla Sibemol) kullanmaları gerekiyordu.Böylece biriyumuşak öteki ise sert kabul edilen iki ayrı “b” sesi kullanılmış oluyordu. Odo yazısı aslında çok eskiden beri yapılagelen bu alteriationu kullandığı iki ayrı “b” harfiyle belirlemişve günümüzdeki alteration göstergelerinin temelini atmış oldu. Nitekim Odo yazısında yalnızca (bugünkü adıyla) Sibemol sesi için kullanılan “b mol” le (yumuşak b) sözcüğü zamanla her tür pestleşmenin adı olmuştur.Aynı şekilde o zamanlar yalnızca “kare” biçimindeki “b”yi (yani bugünkü adıyla Sinaturel sesini)göstermek için kullanılan “b carre” (kare b) sözcüğü de, seslerin alterationsuz (naturel) olacağını bildiren genel bir sözcük haline gelmiş ve “bekar” imlasıyla ülkemizde de yakın zamana kadar kullanılmıştır.

Odo yazısının Boethius yazısından başka farkı da, bu yazıda La3 sesini gösteren “a” harfinin önüne, Sol3 sesini göstermek üzere yeni bir harfin (Grek alfabesinden alınma Gamma harfinin) eklenmiş olmasıydı. Bu yazıda sesler kalından inceye doğru sıralandığında en başta GAMMA harfi bulunduğundan zamanla her türlü ses sıralanışı (dizi, sıkala) için “gamma” sözcüğü kullanılmaya başlandı. Nitekim fr. gamme, ital. gamma, isp. gamma, ing. gamut ve bizde yakın zamana kadar kullanılan “gam” sözcüğü ve “gam yapmak” fiili -ki halen kullananlar vardır-işte buradan kaynaklanmaktadır.

Boethius, Hucbald ve Odo yazılarında kullanılan harflerle, bunların modern Alman perde harflerindeki karşılıkları ve uluslar arası nota yazısına çeviri yazısı aşağıdaki çizelgede karşılaştırmalı olarak verilmiştir. (Şekil 2)


  Şekil 2

   

1)Boethius 6.yy. Anonim, II, GS I ve Musica Enchiriadis 9. yy.

2) Hucbald, De harmonica institutione, 9. yy. sonu

3) Odo von St. Maur, GS I, 10. yüzyılın 2.yarısı; Guido von Arezzo, Micrologus ve Hermannus Contractus, Musica, GS II, her ikisi de II. yy.ın I. yarısında

4)Günümüzdeki karşılıkları(modern Alman perde harflerine göre)

GS: Sctiptores ecclesiatici de musica…, I,II,III, (3 cild) yayın. M. Gerbert, St. Blasien 1784, daha sonra Hildesheim 1963.


Boethius yazısı ve onun geliştirilmiş bir biçimi olan Odo yazısındaki perde harfleri bugün çok daha geliştirilmiş bir biçimde İngilive Almanlar tarafından kullanılmaktadır.”Modern biçim” denilen bugünkü biçimde, müzikte kullanılan tümperdeler (sesler) ve her türlü alteration açıklıkla gösterilebilmektedir. Ancak gerek İngilizler gerekse Almanlar, ssöz konusu perde harflerini müziği yazmak için değil (zira müzik yazımında uluslararası nota yazısını kullanırlar) yalnızca perdeleri adlandırmak için kullanıyorlar. Bu nedenle müzik yazıları ile ilgili bir ansiklopedi maddesinde İngililiz ve Alman perde harflerinden de söz edilmiş olması gereksiz ve hatta bir çelişki olarak nitelenebilirse de, müzik literatüründe çok sık karşılaşılan bu harflerle ilgili temel özelliklere kısaca değinmeyi (ansiklopedinin “harf” maddesinde çok az bilgi verilmiş olduğunu da düşünerek) yararlı buluyoruz.

İngiliz perde harfleri : Odo yazısında olduğu gibi “A” dan “G” ye kadar 7 harfin kullanıldığı ing. perde harflerinde, oktav farklılıklarını belirtmek için harflerin majüskül ya da minüskül yazılmaları veya yanlarına konulan ek imlertden yararlanılır (Şekil 3)


 Şekil 3 


Alterationslar,, perde harflerinin sağına yazılan değiştirgeçler ya da kelimelerle belirtilir. Kelimelerle belirtildiğinde, diyez için (sharp), bemol için (flat), çift diyez için (double sharp), çift bemol için (double flat) yazılır. Buna göre örneğin Re sesi için D, Rediyez için D sharp, Re çift için D double sharp, Re bemol için D flat, Re çift bemol içinse D double flat yazılır.

Alman perde harfleri : Perdelerin adlandırılması ve oktav farklarının belirtilmesi konusunda İng. perde harfleriyle aynı özellikleri taşımakla birlikte, özellikle alterasyonların belirtilmesi konusunda farklı yöntem izler. İng. perde harflerinden ayrıldığı başlıca noktalar şunlardır:

1- B harfi İngilizlerde Si sesini adlandırmak için kullanıldığı halde, Almanlar aynı harfi Sibemol sesine karşılık olarak kullanırlar. Alman perde harflerinde Si sesini adlandırmak için başka bir harf (H harfi) kullanılır.

2- İngilizler alterationları sharp, flat, double sharp ya da double flat gibi ek kelimelerle belirttikleri halde Almanlar perde harflerinin sağına ekledikleri “is”, “es”,”isis” yada “eses” gibi hecelerle belirtirler.

3-İngilizler oktav farklarını (genellikle) harflerin sağına koydukları kesme imi sayısıyla belirttikleri halde Almanlar kaçıncı oktav olduğunu doğrudan doğruya rakamla yazarlar. (Şekil 4)


 Şekil 4 


Alman perde harfleri ve oktav adlarını gösteren aşağıdaki çizelgede görülen harfler naturel perde harfleridir. Bu perdelerdeki alterationlar yukarıda da belirtildiği gibi harflerin sağına eklenen “is” ya da “es” gibi hecelerle gösterilir.(Şekil 5)


 Şekil 5 


Çift bemol ve çift diyez için bemol ve diyez hecelerine birer “es” ve “is” hecesi daha eklenir (eses ya da isis gibi) . Böylece örneğin Sol diyez için Gis, Sol çift diyez için Gisis, Sol bemol için Ges, çift bemol içinse Geses yazılır. (Şekil 6)


 Şekil 6 


“es” hecesinin E ve A harflerine eklenmesinde küçük bir değişiklik yapılıp “es” hecesindeki”e” atılır ve (Ees ya da Aes yerine) Es, As yazılır. Aynı perdelerin çift bemol alması durumunda da Eses ya da Asas (Ases değil) yazılır.

Alm. perde harflerinde B harfi alterationlu bir perdeyi (Sibemol sesini) gösterdiği için “is” hecesi bu harfe eklenmez, onun yerine H yazılır. Si naturel sesini gösteren H harfine de “es” hecesi eklenmeyip Sibemol için B yazılır. Ancak Si çift bemol perdesi için Si (yani H) sesinden hareketle”Heses” yazılır. (Bes yazılmaz). Oysa Sibemol perdesi için B yazılıyor, Hes yazılmıyorudu. (Şekil 7)


 Şekil 7 


Almanlar majör için “Dur” minör içinse “Moll” kelimelerini kullandıklarından örneğin Labemol majör için As-Dur, Labemol minör içinse as-moll yazarlar.

Dasia yazısı: Grek harf yazısından türemiş olduğu sanılan  ve ünlü kuram kitabı Musica Enchiriadis’te (9.yy sonu) görülen bu yazı, aynı tarihlerde gelişmeye başlayan ilk çok sesli müzikleri (organum’ları) yazmada kullanılmıştır. Bu yazıda kullanılan toplam 18 perde imi, aslında 4 ana imin yatay ve dikey çevrimlerinden elde edilmiştir. Bu imler dörder dörder sıralandıklarında hepsi “2 tam 1 yarım 1 tam” aralıktan oluşan tetrakordlar oluşur. (Şekil 8)


 Şekil 8 


9. yy. ın sonlarından başlayarak gelişen ve “organum” adı verilen ilk çoksesli müziklerin yazılabilmesini sağlamak amacıyla olsa gerek, daha ortaçağın başlarında Dasia imlerinin alt alta yazılmasına ve aralarına bugünkü dizek çizgilerini andıran çizgiler çekilmeye başladı. Bu yeni yazım biçiminde her çizginin hangi ses yüksekliğini gösterdiği çizgilerin başına yazılan Dasia imleriyle belirtiliyor ve organum partilerinin okuduğu sözler(eserin sözleri) bu çizgilerin üstlerine yazılıyordu. Böylece bir organumdaki tüm partiler aynı anda gösterilebilmiş ve her partinin ezgisel hareketi belirtilmiş oluyordu. (Şekil 9)


  Şekil 9 


Dasia yazısının organum yazmada kullanılışıyla ilgili olarak Brockhaus-Riemannn Musik Lexikon’dan (Band I, s.296) aktarılan yukarıdaki örnekte, Dasia imlerinin ifade ettiği ses yükseklikleri örneğin sonunda modern Alm. perde harfleriyle gösterilmiştir.

Dtv-Atlas zur Musik’ten (Band I, s. 198) aktarılan aşağıdaki örnekte ise Dasia yazısıyla yazılmış olan organumun çevriyazısı da verilmiştir. (Çevriyazıda gözleri kapalı yazılan notalar vox organalis’i, açık yazılmış olan notalarsa vox principalis’i göstermektedir.) (Şekil 10-11)


 Şekil 10 



 Şekil 11 

B-NOTA YAZILARI

Adnan Atalay, Tarihsel Müzik Notaları, Eski Notalar, Tarihsel Müzik Yazıları, Müzik notaları, Harf Notaları, Harf Yazıları, Nota Yazıları, Tabulaturlar, Ebced yazıları, Ebced Notası, Kantemiroğlu Yazısı, Kantemiroğlu notası, Hamparsum Yazısı, Ali Ufki Yazısı, Ali Ufki notası