88 Tuşlu Klavyeden 108 Tuşlu Klavyeye Doğru Genişleme
Warum sollte man den Ambitus des Klaviers erweitern?
(Piyanonun ses alanını neden genişletmeli?) başlıklı mükemmel makalesiyle (*) bu yazının temelini oluşturan ve makalesinden hiçbir sınır koymadan yararlanabilmeme izin veren Sayın Paul CORBIN’e, sorularıma verdikleri yanıtlarla katkıda bulunan Bösendorfer Piyano Yapımcısı / Servis Müdürü Sayın Rudolf Plank’a, Stephen Paulello piyanolarının yapımcısı Piyanist Stephen Paulello’ya, Stuart & Sons piyanolarının yapımcısı Sayın Wayne Stuart’a ve görsellerinden / videolarından yararlandığım tüm kurum ve kişilere içten teşekkürlerimle…
UYARI !
1 – Bu yazıdaki, oktav numaraları, farklı bir bakış açısıyla, Amerikan sistemine göre bir numara büyük verilmiştir.
2 – Frekans değerlerinde La5 = 440 Hz ölçeği esas alınmıştır.
Piyano klavyesindeki tarihsel gelişmeleri konu alan “49 Tuşlu Piyanodan 108 Tuşlu Piyanoya” başlıklı bu yazı dizisinin “49 Tuşlu Klavyeden 88 Tuşlu Klavyeye Kadar Olan Evre” alt başlıklı 1. Bölümünde, günümüze ulaşabilen 49 tuşlu ilk piyanolardan (Cristofori 1722 ve 1726) bugün için “standart” kabul edilen 88 tuşlu klavyeye kadar olan gelişmeleri incelemiştik. Bu bölümde ise 88 tuşlu klavyeden 108 tuşlu klavyeye doğru olan gelişmeler incelenecektir.
1. Bölümde ayrıntılı olarak incelendiği üzere, 49 tuşlu ilk piyanolardan, 1860’lı yıllarda yapılmaya başlanıp 1880’lerden sonra giderek yaygınlaşan 88 tuşlu piyanolara ulaşıncaya kadar geçen yaklaşık 160 yıllık evrede, piyano klavyesine toplam 39 tuş (yani neredeyse her 4 yılda bir tuş) eklenerek, 7 ¼ oktavlık bugünkü klavyeye ulaşılmış oldu.
1880’li yıllardan sonra yaygınlaşmaya başlayan 88 tuşlu klavyenin uzun süre değişmemesi, “piyanoda tuş sayısının sabitlendiği, yaklaşık 27.50 Hz La1 sesinden başlayıp 4186 Hz Do9 sesinde biten 88 tuşlu klavyenin, müzikte kullanılabilecek ses alanının (ambitus) en son sınırlarına ulaşmış olduğu ve uluslararası müzikte kullanılan gereç dizisinin (Alm. Materialleiter) tümünü kapsadığı” gibi bir kanıya yol açmaktadır. Oysa kendileriyle yaptığım yazışmada, Stuart & Sons direktörü Sayın Wayne Stuart’ın da belirttikleri gibi “Piyanonun ambitusunu tuş sayısı belirlemektedir.” Nitekim klavyenin 88 tuşta son sınırına ulaştığı düşüncesinin yaygınlaştığı son 140 yıl içinde üretilmiş bazı piyano modellerine bakıldığında, klavyedeki tuş sayısının giderek artırıldığı, 27.50 Hz frekanslı La’dan başlayan 88 tuşlu klavyeye ardı ardına yeni tuşlar eklenerek, tuş sayısının 90, 92, 97, 102 biçiminde artarak 108’e ulaştığı, bas tarafta 16,35 Hz frekanslı Do sesine kadar inilirken, tiz tarafta da 7902,13 Hz frekanslı Si sesine kadar çıkıldığı (bu 9 oktavlık bir ses alanı demektir) görülmektedir. Ve hatta ilgili kaynaklarda Fransız piyano yapımcısı Jean-Henri Pape’nin (1789-1875) daha 1844 yılında 8 oktavlık piyanolar yaptığı belirtilmektedir. (Ör.14 Nisan 1844 tarihli Le Ménestrel dergisi)
90 tuşlu piyano
Erard ve Ibach gibi az sayıdaki piyano yapımcısı tarafından sınırlı sayıda üretilmiş olan bazı piyanolarda, 88 tuşlu klavyenin en başındaki La1 (A2) tuşunun önüne, Soldiyez1 (=Labemol1) ve Sol1 sesleri de eklenerek, klavyedeki tuş sayısı 90’a çıkarılmış ve klavye, 27.50 Hz frekanslı La1 sesi yerine 24.50 Hz frekanslı Sol1(G2) sesinden başlatılmıştır.
Bazı 90 tuşlu piyanoların, (aşağıdaki Erard 1877 örneğinde olduğu gibi) 85 tuşu piyano üretiminin henüz devam ettiği ve 88 tuşlu piyanoların da yeni yeni yaygınlık kazanmaya başladığı 1880 yılından önce üretilmeye başlamış olması ve özellikle de Pape tarafından 1844 yılında yapıldığı bilinen 8 oktavlık piyano, 88 tuştan daha geniş klavyeye ulaşma denemelerinin daha 1800’lü yılların ortalarında başladığını göstermektedir.
Corbin, 90 tuşlu klavyenin, Erard’ın 1877 modeli, Ibach’ın bugün artık üretilmeyen FI-24 ve F-V modelleri, Ernst Kaps’ın 1900’lerdeki kuyruklu piyanosu ve Philippe-Henri Herz Neveu & Cie’nin 1860 tarihli kuyruklu konser piyanosu gibi 7 ayrı piyano modelinde kullanıldığını belirtmektedir.
92 tuşlu piyano
Bösendorfer 225 (1907) ve 275 (1892-2001) modelleri, Rätia 132 (2019) ve Mand-Olbrich kuyruklu piyanonun 1900’den başlayan bazı modellerinde, 88 tuşlu klavyenin en başındaki La1 (A2) tuşunun önüne La1’den Fa1’e kadar olan kromatik 4 bas tuş daha eklenerek klavyedeki tuş sayısı 92’ye çıkarılmış ve klavye 27.50 Hz frekanslı La sesi yerine 21,83 Hz frekanslı Fa1 sesinden başlatılmıştır.
97 tuşlu piyano
97 tuşlu piyanolar, 88 tuşlu standart klavyeye eklenen 9 yeni tuşun klavyeyedeki yerlerine göre iki farklı tür oluştururlar.
a) Do1 – Do9 aralığında 97 tuştan oluşan 8 oktavlık piyano: Bösendorfer 290 Imperial (1910) ve Rubenstein R-371 gibi 97 tuşlu piyanolarda 9 ek tuşun tamamı basta kullanılıp klavye 16,35 Hz frekanslı Do1 sesinden başlatılır ve Do1 – Do9 (C2 – c5) aralığında 97 tuştan (8 oktav) oluşur.
Bösendorfer 225, 290 ve Rubenstein R-371 gibi piyanolarda, ek tuşları (bu tuşlara alışkın olmayan piyanistlerde neden olabilecekleri görsel yönelim bozukluğunu önlemek amacıyla) çıkarılabilir siyah renk bir malzemeyle kaplayarak ya da (kullanılmayacakları eserlerde üzerlerini kapatabilen) menteşeli bir kapak altına alarak öteki tuşlardan kolayca ayırdedilebilmelerini sağlama yoluna gidilmişse de, tiz ek seslerde ve Stuart & Sons ya da Stephen Paulello gibi başka piyano yapımcılarınca üretilen 97, 102 ve 108 tuşlu piyanolarda, bu tür görsel farklılaştırmalara gerek duyulmamıştır.
Video : https://www.youtube.com/watch?v=UbgyPuhSLec
Video : https://www.youtube.com/watch?v=LWdfLDGATaw
Videolar: 1 – https://www.youtube.com/watch?v=lqB3s89R0GU
2 – https://www.youtube.com/watch?v=rHtZv_5AInE
Not: 1958 Carl SAUTER tarafından da Do-Do aralığında 97 tuşlu bir piyano yapılıp Brüksel Dünya Fuarı’nda tanıtılmışsa da, söz konusu piyano mikrotonal sesler oluşturabilmek amacıyla yapılmış olduğu için bu bölümün kapsamı dışında kalmakta olup daha sonraki bölümlerde incelenecektir. (Bkz:https://www.sauter-pianos.de/en/microtone)
b) Fa1 – Fa 9 aralığında 97 tuştan oluşan 8 oktavlık piyano: Bu tür 97 tuşlu piyanoda (Ör: Stuart & Sons dikey piyano 1990, 9 m concert grand 1994, 2.2 m studio grand 2010) 9 ek tuştan 4 tanesi basa, 5 tanesi de tiz tarafa eklenerek klavye 21,83 Hz frekanslı Fa1 (F2) sesinden başlatılır ve Fa1 – Fa9 (F2 – f5) aralığında 97 tuştan oluşur.
(Daha önce de değinildiği üzere, Fa-Fa aralığındaki 8 oktavlık bu klavye biçiminin ilk kez Jean-Henri Pape tarafından 1842 yılında tanıtılıp 1844 yılında yapıldığı bilinmektedir.)
Videolar: 1 – https://www.youtube.com/watch?v=RuqLl_F4rCk
2 – https://www.youtube.com/watch?v=oZuc2rTcjXs
102 tuşlu piyano
Avustralya’da Stuart & Sons 2.9 m concert grand modeli (2010) ile Fransa’da konser piyanisti ve piyano yapımcısı Stephen Paulello tarafından üretilen Stephen Paulello SP300 (2015), SP190 (2019) ve henüz piyasaya sürülmemiş olan SP230 modellerinde, 88 tuşlu klavyenin en başındaki La1 (A2) tuşunun önüne La1’den Do1’e kadar olan bas sesler için 9 tuş, klavyenin sonundaki Do9 tuşunun sağına da Dodiyez9’dan Fa9’a kadar olan tiz sesler için 5 tuş (toplam 14 tuş) eklenerek klavyedeki tuş sayısı 102’ye çıkarılmış ve klavye 16,35 Hz frekanslı Do1 sesinden başlayıp 5587,65 Hz frekanslı Fa9 sesinde biten 8 ½ oktavlık bir ses alanına ulaşmıştır.
Videolar: 1 – https://www.youtube.com/watch?v=2ynqvLyDlkg
2- https://www.youtube.com/watch?v=6paRF7NvGh8
108 tuşlu piyano
Stuart & Sons tarafından uzun bir çalışmayla Eylül 2018’de tamamlanan dünyadaki ilk 108 tuşlu piyanonun 2,3 m studio grand ve 3 m concert grand “Beleura” modelleri, yalnızca klavyelerindeki ses alanı genişliği açısından değil, tınısal özellikleri açısından da çığır açan piyanolar olmuştur. Büyük (borulu) orglardaki (pipe organ) 16,35 Hz Do1 (C2) frekansından 7902,13 Hz Si9 (h5) frekansına kadar çok geniş bir ses alanına ulaşan söz konusu piyanoda, 88 tuşlu klavyenin en başındaki La1 (A2) tuşunun önüne La1’den Do1’e kadar olan bas sesler için 9 tuş, sondaki Do9 tuşunun sağına ise Dodiyez9’dan Si9’a kadar olan tiz sesler için 11 tuş (toplam 20 tuş) eklenerek klavyedeki tuş sayısı 108’e çıkarılmış ve klavye 16,35 Hz frekanslı Do1 sesinden başlayıp 7902,13 Hz frekanslı Do10 sesinde biten 9 oktavlık bir ses alanına ulaşmıştır. Böylece 88 tuşlu klavyeye eklenmiş olan 20 ek tuştan yaklaşık yarısının (9 tanesinin) bas tarafa, yarısının da (11 tanesinin) tiz taraf eklendiği bu piyanolarda klavye Si sesiyle bitirilerek, her bir ses, 9 ardışık oktavda 9 kez kullanılmıştır.(12 x 9 = 108 ses)
Videolar: 1 – https://www.youtube.com/watch?v=6ithskt49HA
2 – https://www.youtube.com/watch?v=K2ZBVgxx3rQ
Ek tuşlar gerekli miydi?
“Warum sollte man den Ambitus des Klaviers erweitern?” (Piyanonun ses alanını neden genişletmeli?) başlıklı yazısında Paul Corbin, bu soruya verilmiş ya da verilebilecek cevapları inceleyip değerlendirmektedir. Konuya, Corbin’in mükemmel saptamaları açısından bakıldığında, yaklaşık 140 yıldan beri yaygın olarak kullanılan 88 tuşlu klavyeyi “standart klavye” kabul etme anlayışının baskın olduğu ve birbiri ardınca üretilen 90, 92, 97, 102, 108 tuşlu piyanoların yeterince “tanınmadığı” anlaşılmaktadır. “Tanınmama” ifadesini, büyük çoğunluğun “haklarında bilgi sahibi olmadığını” ve bilgi sahibi olanlardan bir kısmının da “kabul etmek istemediğini” belirtmek amacıyla iki anlamda kullanıyorum.
Piyano klavyesindeki 49 tuştan başlayıp 108 tuşa ulaşan somut gelişmelere karşın, 88 tuşlu klavyenin “esas” alınıyor olması, klavyesinde daha fazla tuş bulunan piyanoların çok az sayıda olması, dolayısıyla büyük çoğunluğun, bu gelişmelerden haberdar olmaması, 88 tuşlu piyanoya alışmış olan bir çok piyanistin, tuş sayısı artırılmış piyano klavyesine soğuk bakması ve bu klavyelerin kullanılmasını zorunlu hale getirecek bir repertuvarın bulunmaması gibi nedenlere bağlanmaktadır. Piyano klavyesine eklenen yeni tuşlara soğuk bakanlar arasında “eklenen yeni seslerin müzikal kullanıma uygun olmadığını” ileri sürenler de bulunmaktadır. Bu düşünce sahipleri, “insan kulağının frekansı 16 Hz’den daha az titreşimleri duyamaması ve o eşiğe yaklaştıkça ses duyumunun zayıflaması” gerçeğinden hareketle “97, 102 ve 108 tuşlu piyanolarda 16,35 Hz frekanslı Do sesine kadar inilmiş olmasının anlamsız olduğunu, o tellerden çıkacak seslerin hem çok zayıf hem de anlaşılmaz olacağını” ileri sürmekteler. Aynı şekilde tiz tarafa eklenen sesleri de gereksiz bulup, “insan kulağı işitme üst eşiğinin 16 000 ile 20 000 Hz arasında olmasına karşın 88 tuşlu piyanodaki en son Do’dan elde edilen 4186 Hz frekanslı sesin müzikal eserlerde kullanılabilecek en üst sınır olduğunu, insan kulağının 4000 Hz’de daha tiz sesleri net olarak ayıramayacağını, bu nedenle de klavyenin üst tarafına eklenen seslerin gereksiz olduğunu” belirtmekteler. Örneğin Yamaha Make Waves sayfasındaki “Warum kann ein Piano nicht mehr als 88 Tasten haben?” (Neden bir piyanonun 88’den fazla tuşu olamaz?”) başlıklı yazı.(**)
Bu savlar, ilk bakışta “haklı” gibi görünebilirlerse de, ayrıntılı biçimde incelendiklerinde gerçeklerden çok, bazı ön yargı ve alışkanlıklara dayandıkları görülmektedir. Sondan başlayarak incelenecek olursa,
1 – “88 tuşlu klavyeye eklenen tiz oktav tellerinin müziksel ses üretimine uygun olmadığı” yolundaki görüşler, 97, 102 ve 108 tuşlu piyanolarda yapılan değişiklikleri hesaba katmadan ileri sürülmüş geleneksel piyano bazlı ön yargıları yansıtmaktadır. Zira 88 tuşlu klavyenin sonundaki 4186 Hz frekanslı Do9 sesinin üzerine, çok uzun süre yeni tuşlar eklenmemesi, söz konusu Do sesinin müzikal kullanım için üst sınır olmasından değil, daha yüksek frekansların gerektirdiği gerilime dayanabilecek ve arzu edilen kalitede sesler üretebilecek kasa ve tel teknolojisine henüz ulaşılmamış olmasıyla ilgiliydi. Nitekim, piyano kasasındaki gelişmeler ve 8000 Hz frekansın üzerinde gerilime dayanabilecek tellerin yapılabilmesiyle birlikte, önce 5587,65 Hz frekanslı Fa9 sesine kadar çıkılıp 97 ve 102 tuşlu piyanolar, ardından da 7902.13 Hz Si9 sesine kadar çıkılıp 108 tuşlu piyanolar üretilebildi. (Bu gelişmelerde, Fransa’da 102 tuşlu piyanoları üreten piyanist Stephen Paulello tarafından üretilen Type XM ve nikel kaplama teller önemli rol oynamıştır.)
Ayrıca tüm bu gelişmeleri, sadece klavyenin iki ucuna yeni yeni tuşlar ekleyerek piyanodaki ses ve oktav sayısını artırmaktan ibaret bir olay olarak düşünmemek gerekir. Çünkü klavyenin iki ucuna eklenen çok düşük ve yüksek frekanstaki tellerin arzu edilen kalitede sesleri üretebilmesi için, söz konusu piyanoların yapımında kullanılan binlerce parçadan her birinde, tellerde, telleri ses tahtasına bağlayan köprülerde (metal köprüler, köprü-birleştirme agrafları vb.) akustik ölçülerde ve işçilikte de çok önemli değişikliklere gidilmiştir.
Dolayısıyla, piyanonun yapısındaki hassas değişikliklerle, çok daha iyileştirilmiş olan tiz bölge seslerini hâlâ yadırgayanların olabilmesinde, fiziksel gerçeklerden çok, alışılagelmiş piyano tınılarına koşullanmanın ve onların dışındaki tınılara karşı önyargılı olmanın izleri görülüyor. Zira, o sesler tek başlarına kullanıldıklarında (bugünkü alışkanlıklarımız açısından) tatmin edici bulunmayabilseler de, örneğin alt oktavlarıyla katlanarak kullanıldıklarında, alt oktavlarındaki sesleri ne denli güçlendirip parlaklık verdikleri ilgili yapımcılarca hazırlatılmış tanıtım videolarında izlenebilmektedir.
2 – 88 tuşlu klavyenin en başındaki 27,50 Hz frekanslı La1 sesinin altına eklenen Sol (24,50 Hz), Fa (21,83 Hz), Mi (20,60 Hz), Re (18,35 Hz) ve Do (16,35 Hz) seslerinin (işitme alt eşiğine yakın olmalarından dolayı) “zor işitilebilecek, yüksekliklerinin anlaşılabilmesi güç, hırıltılı sesler olacağı” düşüncesi, söz konusu seslerin tek tek kullanılmaları durumunda kısmen haklı sayılabilse bile, aynı seslerin, üst oktavlarıyla birlikte (onları güçlendirmek amacıyla) kullanılmaları halinde onları ne kadar güçlendirdikleri ve hatta kullanılmadıkları zaman bile, oluşturdukları sempatik rezonanslarla ne kadar etkileyici tınılar oluşturdukları linklerini verdiğim tanıtım videolarında da izlenebilmektedir. Dolayısıyla Corbin’in belirttiği gibi, “Besteciler, her bir sesi, o sesten en yüksek verimi alacak biçimde kullanmanın yolunu bulabilecekleri için, klavyeye eklenen tiz ya da bas seslerin tınılarını, tek tek kullanılacakları varsayımıyla değerlendirmek, bestecilerin yaratıcılıklarını dikkate almamak olur.”
Bu konudaki önemli bir yanılgı da, gelişmelere yalnızca, “klavyeye yeni tuşlar ekleyerek tuş sayısının artırılması” gözüyle bakılmasıdır. Böyle bakılınca, tek başlarına tınladıklarında alışılmış tınılara pek uymayan, daha önceki eserlerde kullanılmamış daha sonraki eserlerde ise göreceli olarak çok az kullanılacağı tahmin edilen yeni tuşlar eklemenin, “gereksiz” olduğu düşünülebilmektedir. Oysa gerçekleşen değişiklik, klavyeye yeni tuşların eklemesi değil, piyanoya yeni tellerin eklenmesidir. Piyanoya eklenen teller, kullanılmadıkları zaman bile, (özellikle damper ya da sostenuto pedalına basıldığında) oluşturdukları sempatik rezonanslarla, piyano sesine çok daha etkileyici bir derinlik ve zenginlik kazandırdıkları için, (kullanılıp kullanılmadıkları ya da hangi sıklıkta kullanıldıkları fark etmeksizin) baslarda derinlik, tizlerde ise parlaklık çok daha artmaktadır. (Tıpkı, Mozart’ın 61 tuşlu klavyeyi baz alarak yazdığı eserleri bugün 88 tuşlu piyanolarda çalarken, hiç kullanılmayan 27 adet telin yaptığı rezonans etkisi gibi…) Nitekim 16.-18 yüzyıllarda çok yaygın olan ve bazılarının geçmişi çok daha öncelere uzanan lavta, gitar, baryton, drehleier, gadulka,viola d’amore, sarangi, sitar,theorbe gibi çalgılardaki rezonans telleri (Alm.Resonanzsiete; İng. sympathetic string; İt. corda simpatica; Fr. corde sympathique) ve Blüthner tarafından 1873 yılından itibaren yapılmaya başlanan Aliquot kuyruklu piyanolardaki, (çekicin vurmaması için öteki tel dizilerinin biraz üzerlerine takılan ve sempatik rezonansla üst armoniklerin işitilebilirliğini artırıp seslere ekstra parlaklık kazandıran birer oktav tiz rezonans telleri de (aliquot string), rezonans etkisinin yüzlerce yıldan beri ne kadar önemsendiğini açıkça göstermektedir.
Video: https://www.youtube.com/watch?v=ccl3BsU6QTk
3 – “Piyanoya eklenen yeni sesleri gerektirecek bir repertuvar bulunmadığı” görüşü de, bugün için pek haksız sayılmayabilir ama besteciler, eserlerini ilgili çalgıların ses sınırlarını gözeterek yazmak zorunda olduklarından, 1720’lerde dört, 1747’de beş, 1805’te altı, 1840’da yedi ve nihayet 1860’lı yıllarda 7 ¼ oktav genişliğe ulaşıp yaklaşık 140 yıl boyunca o ses alanında kalmış bir çalgı için, kullanıldığı dönemde içerdiği tuş ve oktav sayısından daha fazla tuş ve oktav gerektiren eserlerin yazılması elbette düşünülemezdi. Örneğin Mozart’ın (1756-1791) yaşadığı dönemde piyanonun ses alanı 5 oktav kadardı ve o da, piyano eserlerini, ancak ömrünün son 4 yılında 5 ½ oktava ulaşabilmiş olan o dönem piyanolarının ses alanını düşünerek yazdı.
O dönemdeki piyano eserlerinin 5 oktavlık ses sınırı içinde yazılmış olması daha sonraki dönemlerde yapılan klavye genişletmelerini gereksiz gösterme nedeni olmuş mudur ki, 88 tuştan sonraki genişletmeler (repertuvar yokluğu gerekçesiyle) gereksiz sayılabilsin. Mozart’ın döneminde Fa2 – Fa7 aralığındaki 61 tuşlu piyano değil de, Liszt’in (1811-1886) La1 – La8 aralığındaki 85 tuşlu piyanosu ya da Rahmaninof ‘un (1873-1943) La1 – Do9 aralığındaki 88 tuşlu piyanosu olsaydı, Liszt ve Rahmaninof’un kullandığı sesleri Mozart da kullanmaz mıydı? Ya da, o bestecilerin döneminde 108 tuşlu piyano kullanıma girmiş olsaydı, eklenen yeni sesleri kullanmayacaklarını kim söyleyebilir? Kaldı ki, klavyedeki tuş sayısı 85’e ve hemen ardından da 88’e ulaştığı yıllarda da, eklenen yeni tuşları gerektirecek eserler yoktu ve klavyenin uç bölgelerindeki sesler, yıllar sonra bile, (Liszt’in bazı eserleri, piyano transkripsiyonları, Haçaturyan Toccato, Ravel Jeux d’Eau gibi az sayıdaki eser dışında) nadiren kullanıldı. Buna karşın Sol Majör Piyano Konçertosu’nun son ölçüsünde, orkestradaki tüm çalgılar Sol majör akor seslerini çalarken, piyano partisinin sol elinde Sol2 (G1) sesini katlayarak güçlendirmek isteyen Ravel (1875-1937), 88 tuşlu piyanoda 27,50 Hz frekanslı La1 (A2) sesinden daha pest ses bulunmadığı için, akorun en alt sesinde Sol1 yerine La1 kullanmak (!) zorunda kalmış ve Sol majör akorunu La1 (A2) basıyla bitirmek gibi absürt bir şey yaparak “88 tuşlu klavyenin dar geldiğini” adeta ilan etmiştir.
Bu eserin, ilk kez 14 Ocak 1932’de Paris’te seslendirildiği düşünülecek olursa, daha o tarihte duyulmuş olan “daha pest ses” ya da “sesler” gereksiniminin “olmadığını” ileri sürmek gerçekçi olabilir mi? Ravel’in baz aldığı piyano 88 tuşla sınırlanmış olmasa ve en azında 90 tuşlu bir piyanoyu baz almış olsaydı, Sol majör bir eseri, piyanoda Sol yerine La basıyla bitirmek gibi armoni dışı bir yola başvurur muydu? Armoni derslerine yeni başlamış bir öğrencinin bile yapmayacağı, (armonik açıdan) böylesine “hatalı” bir bitiş, Ravel’in armoni bilgisinin yetersizliğinden mi, 88 tuşlu klavyenin yetersizliğinden mi kaynaklanmıştır? Ravel gibi bir bestecinin armoni bilgisinden ve armonik tercihlerinden kimsenin kuşkusu olamayacağına göre, bu absürt bitişi, 88 tuşlu klavyenin artık dar geldiğine “işaret” ve cesurca bir “başkaldırı” olarak yorumlamak gerekir. Ve böylesine cesurca bir başkaldırıyı da ancak Ravel gibi büyük bestecilerin yapabileceği unutmamalıdır, zira benzer bir bitişi herhangi bir armoni ya da kompozisyon öğrencisi yapmaya kalkıştığında nelerle karşılaşacağını kestirebilmek hiç de zor değildir…
Klavyedeki gelişmeleri piyanonun bütünündeki gelişmelerden bağımsız düşünmemek gerekiyor. Piyano yapımcıları, hem rakipleriyle hem de kendileriyle yoğun bir rekabet duygusu içinde yaptıkları her piyanoda yeni bir şey ortaya koyup bilinen modellerden bir adım öteye geçmeyi hedeflediklerinden, piyanonun dizaynı, mekaniği, tel sistemi, pedal sitemi ve klavyede ardı ardına gelen değişimler (zaman zaman hız kesse de) hiçbir zaman durmamış ve bu değişimlerde, bestecilerden gelen talepler önemli rol oynamıştır. Örneğin piyano yapımcısı Nannette Streicher’in, 1803 yılından beri kullanmakta olduğu Erard piyanonun Fa2-Do8 aralığındaki 5 ¾ oktavlık (68 tuş) ses alanıyla yetinmek istemeyen Beethoven’ın isteği üzerine 1816 yılında Do2-Fa8 aralığında 6 ½ oktavlık (78 tuş) piyanolar yapması ya da J. S. Bach’ın org eserlerinin piyano transkripsiyonlarını yaparken, Bach’ın ustaca kullandığı ses konseptlerini ve orgdaki 16 ve 32 Hz oktav basların etkileyici tınılarını da verebilmeyi amaçlayan İtalyan besteci, orkestra şefi ve piyanist Ferruccio Busoni’nin (1866-1924) teklifi üzerine 1910 yılında Bösendorfer tarafından yapılıp hâlen aktüel olan 97 tuşlu Bösendorfer 290 Imperial kuyruklu piyano gibi…
Busoni’nin isteği üzerine yapılan 97 tuşlu model, daha sonra Bartok, Debussy ve Ravel gibi bestecilere de esin kaynağı olmuş ve anılan besteciler ancak söz konusu piyanolarda hakkıyla seslendirilebilecek eserler yazmışlardır. Bu gelişmeler, 88 tuşlu klavyeye eklenen yeni tuşları “O tuşların varlığını gerektirecek eser olmadığı” gerekçesiyle “gereksiz” bulanların alışılmış sınırlar içinde düşündüklerini ortaya koymaktadır. Oysa, Fransız besteci Charly Mandon (1990) 102 tuşlu piyano için Toccata (3*) ve Prelüd (4*), 108 tuşlu piyano için Klavierstück (5*), Fransız besteci Stéphane Delplace’nin (1953) 102 tuşlu piyano için Sonat (6*),Brezilyalı besteci, aranjör, piyanist, çalgı yapımcısı Artur Cimirro’nun (1982) 102 tuşlu piyano için Eksantrik Prelüdler, 108 tuşlu piyano için Sonat, 108 tuşlu piyano için Eksantrik Prelüdler gibi öncü eserlerle 97,102 ve 108 tuşlu yeni piyanoların repertuvarı da çoktan oluşmaya başlamış bulunuyor.. (Anılan eserlerin video linkleri makalenin sonundadır.)
4 – “88 tuşlu piyanoya eklenen yeni tuşların, klavyenin ortasına bakan piyanistin görüş alanı dışında kalacağı ve kısa boylu piyanistlerin 108 tuşlu bir piyanonun iki ucuna aynı anda yetişemeyeceği” türünden görüşler de ileri sürülmekteyse de, bu görüşler de (tıpkı öteki karşıt görüşler gibi) gerçeklerden çok ön yargıları yansıtmaktadır. Bu tür görüşlere karşılık olarak Corbin, 1.60 boyundaki bir piyanistin (108 tuşlu klavye bir yana) 115 tuşlu klavyenin iki ucuna bile aynı anda yetişebileceğini belirttikten sonra “Zaten kimse piyanisti klavyenin ilk ve son notasını aynı anda çalmaya zorlamaz.” deyip “Bir bestecinin 108 tuşlu bir klavyenin iki ucunu da aynı anda kullanmayı gerektirecek biçimde yazacak kadar kısır olabileceğini gerçekten düşünüyor musunuz?” diye soruyor.
Bestecilerin “108 tuşlu klavyenin iki ucunu aynı anda kullanmayı gerektirecek biçimde” yazıp yazmayacakları konusu bir yana, piyanist-besteci Ashley Hribar’ın Chris Geornhaut tarafından çekilmiş aşağıdaki fotoğrafı, 108 tuşlu piyano çalan bir piyanistin, klavyenin iki ucuna aynı anda ne kadar rahat yetişebileceğini net biçimde göstermektedir…
Aslında 108 tuşlu klavyenin iki ucuna aynı anda yetişmede hiçbir güçlük çekilmeyeceğine ilişkin yukarıdaki açıklama ve fotoğraf bile standart piyano dizaynı üzerinden yapılmış görünüyor, oysa 108 tuşlu ya da ileride yapılabilecek daha fazla tuşlu piyanolarda klavyenin iki ucuna yetişmede herhangi bir güçlük yaşanacak olursa, tuş sayısı kaç olursa olsun piyanistin her tarafa rahatça ulaşabilmesini sağlayacak kavisli piyano olanağı da var; zira klavyenin uçlarına doğru gidildikçe kollar ve omuzlar arasındaki açının değişmesini önleyerek çalışı rahatlamak amacıyla daha 19. yüzyılın başlarından itibaren 6 oktavlık piyanolarda bile denenmeye başlanan içbükey (curved, concave) klavyeler, tuş sayısı kaç olursa olsun uç bölgeleri kullanmayla ilgili olası her türlü sorunu giderebilecek özelliktedir.
Maene kavisli piyanolarla ilgili daha fazla bilgi için link:
https://www.chrismaene.be/the-maene-vinoly-concert-grand/
Bu tip ergonomik piyanolar, klavyenin uçlarına doğru ilerledikçe kollar ve omuzlar arasındaki açının değişmesini engelleyerek çalmayı kolaylaştırmak düşüncesiyle 18. yüzyılın sonlarında yapılmaya başlandı. Olof Granfeldt (1793-1850) tarafından 1727’de yapılan aşağıdaki 6 oktavlık örnek Sibelius Müzesi’nde (Turku, Finlandiya) bulunmakta olup bu tür piyanolarla ilgili ayrıntılı bilgi ve görseller, ileride, “Farklı Piyano Dizaynları” başlığıyla yayımlanacak olan bölümde verilecektir.
SONUÇ
Piyano klavyesindeki tuş sayısının, 1720’lerden 1880’li yıllara kadar olan yaklaşık 160 yıllık evre içinde sürekli artarak 49’dan 88’e ulaşmasına karşın, ilk örnekleri 1860’lardan başlayıp 1880’lerden sonra giderek yaygınlaşan 88 tuşlu klavyede, (bugüne kadar geçen yaklaşık 140 yıl boyunca) herhangi bir değişiklik olmamış gibi görünmesi, “klavyedeki gelişimin tamamlandığı”, “ambitusun son sınırına ulaşıldığı” algısına yol açmış ve bu algı, söz konusu klavyenin “standart” sayılmasına neden olmuştur. Oysa kendileriyle yaptığım yazışmalarda Stuart & Sons direktörü Sayın Wayne Stuart’ın da belirttikleri gibi “piyanonun ambitusunu tuş sayısı belirlemektedir” ve klavyedeki tuş sayısı, “gelişimin son sınırına ulaşıldığı” düşünülen 88 tuşlu klavyeden sonra da artmaya devam edip 90, 92, 97 ve 102 derken 108’e ulaşmış bulunmaktadır.
88 tuşlu klavyeye eklenen yeni tuşlarla ilgili olarak ileri sürülen, “müziksel kullanıma elverişli olmadıkları, piyanistlerin klavyenin iki ucuna aynı anda yetişmekte zorlanacakları, o tuşların kullanılmasını gerektirecek bir repertuvar bulunmadığı, 88 tuşa alışmış piyanistlerde görsel yönelim bozukluğuna neden olacakları” türünden görüşler, (buraya kadar tek tek incelendiği üzere) fiziksel, tarihsel ve edimsel gerçeklerden çok, yaklaşık 140 yıl boyunca aynı klavye biçiminin egemen olmasından kaynaklanan “kemikleşmiş alışkanlıkları” yansıtmaktadır.. Özellikle “88 tuşlu klavyeye alışmış piyanistlerde görsel yönelim bozukluğuna yol açabilecekleri” düşüncesi, tarih boyunca hiçbir zaman durmamış ve bundan sonra da durmayacak olan değişim ve gelişmelere, ne kadar dar bir çerçeveden bakılabildiğini açıkça göstermektedir. Zira yalnızca Beethoven’in son 25 yılında kullandığı piyanolarında bile tuş sayısı 61, 68, 73, 78 biçiminde sürekli artarak 17 yeni tuş eklenmiş ve klavyenin İngilizler tarafından bas seslere doğru, Alman ve Avusturyalılar tarafından tiz seslere doğru geliştirilmesi sonucu Do-Do ve Fa-Fa aralığında iki farklı klavye tipi gelişmiş olmasına karşın, tüm bu gelişme ve farklılıkların herhangi bir görsel yönelim bozukluğuna neden olabildiğini ve hatta böyle bir olasılığın yalnızca düşünüldüğünü bile gösteren en küçük bir iz yoktur. Dolayısıyla 49 tuşlu klavyeden başlayıp 88 tuşlu klavyeye ulaşan ambitus genişletmelerinin ve biri Do-Do öteki Fa-Fa aralığında gelişen iki farklı klavye biçiminin neden olmadığı “görsel yönelim bozukluğu” olasılığının yalnızca 88 tuştan sonraki tuşlar için düşünülmesi, o tuşları “kapak altına alma”, “siyah renk yapma” gibi yöntemlerle öteki 88 tuştan farklılaştırılma çabaları ve 1720’lerden 1860’lı yıllara kadar gelen 39 yeni tuştan hiç biri “ek tuş” olarak düşünülmemişken, 88 tuştan sonra gelen her bir tuşun “ek tuş” olarak nitelenmesi, 88 tuşlu klavyede (çeşitli nedenlerle) yaklaşık 140 yıl beklenmesi sonucu “alışkanlıklarda kemikleşmenin” ya da Corbin’in çarpıcı ifadesiyle “alışkanlıklara alışmanın” sonucudur.
Oysa çalgılar tarihinde açıkça görüldüğü üzere, (bizim kısa yaşam sürelerimiz içinde pek değişmiyor gibi görünseler de) evrendeki her şey gibi çalgılar da, zamanın gereksinimlerine, modasına ve olanaklarına göre sürekli değişmektedir. Nitekim benim, 88 tuştan 108 tuşa kadar olan gelişmeleri özetleyip söz konusu gelişmelere ilişkin görüşleri tartıştığım bu bölümün sonuna geldiğim sırada, Stuart & Sons direktörü Sayın Wayne Stuart’tan gelen 27 Kasım 2022 tarihli mailde, “Şu anda 3 x 1.8 m boyutlarında La – Do aralığında 112 tuşlu piyano yapmakta oldukları”, 13.75 Hz frekanslı La sesi ile 8.372 Hz frekanslı Do sesi aralığında 112 tuş içeren bu piyanodaki ses alanının (ambitus), bazı dijital piyanolarda bir süreden beri yapılabilen 88 tuşlu klavyenin bir oktav yukarıya ya da aşağıya transpoze edilebilmesi olanağına bir yanıt olduğu, 112 tuşlu piyanoda beyaz tuşların her biri 0,5 mm daraltılarak hem piyanist için (uçlara yetişmede) rahat bir el mesafesi sağlandığı hem de kasasız 1.8 m, kasalı 2. m genişlik ölçüsüyle, uluslararası hava kargo standartı olan ‘azami 2m genişlik’ sınırının içinde kalındığı” belirtilmektedir…
Piyano tarihinde yeni yeni zirveler oluşturan bu değişim ve gelişmeler karşısında alınabilecek iki tutum vardır: Ya sürekli değişim içinde olan piyanonun belirli bir gelişim evresini “standart” kabul edip o evrenin sınırları içinde saplanıp kalmak ya da “değişmeyen tek şeyin “değişim” olduğu” anlayışı içinde yeniliklere açık olmak…
Dip Notlar
(*) Paul Corbin “Warum sollte man den Ambitus des Klaviers erweitern?” https://www.stuartandsons.com/uploads/2/7/3/9/27391915/ambitus.pdf
(**) “Warum kann ein Piano nicht mehr als 88 Tasten haben?” https://de.yamaha.com/de/products/contents/musical_instrument_guide/piano/trivia/trivia007.html
(3*)Charly Mandon (1990) 102 tuşlu piyano için Toccata
https://www.youtube.com/watch?v=gx-b0P5cH7Y
(4*)Charly Mandon (1990) 102 tuşlu piyano için Prelüd
https://www.youtube.com/watch?v=wgzjD6UDkDc
(5*)Charly Mandon (1990) 102 tuşlu piyano için Klavierstück
https://www.youtube.com/watch?v=LJKqkDxLbZo
(6*)Stéphane Delplace (1953) 102 tuşlu piyano için Sonat
https://www.youtube.com/watch?v=MO4CmmUs-pc