Adnan ATALAY
Doç. Cenap Can ELBİ ve Yar.Doç.Dr. İlhan ERSOY’la birlikte “Sanat Danışmanı” olarak görev yaptığımız Ümran Baradan Güzel Sanatlar ve Spor Lisesinde 15 Şubat 2012 Çarşamba günü yaptığımız toplantının öğleden sonraki bölümünde, Müzik Bölümündeki öğrencilerimizin de katılımıyla müzik eğitiminin çeşitli alanlarına ilişkin konuları ele alıp görüştük. Yapılan görüşmeler sırasında öğrencilerimizin sıklıkla dile getirdiği konulardan biri de “Müzik eğitimi veren yüksek okulların özel yetenek sınavlarına başvuracak öğrencilere ne gibi önerilerde bulunabileceğimiz” sorusu oldu. Hocalarımızın da değerli katkılarıyla ortaya çıkan tüm önerileri, biraz daha ayrıntılı olarak yeniden ele alıp yazılı hale getirmek, anılan sınavlara başvurmak isteyen tüm adayların yararlanabilmesi bakımından sanırım yararlı olacaktır.
I – OKUL SEÇİMİ VE ÖZEL YETENEK SINAVINDAN ÖNCEKİ HAZIRLIKLARA İLİŞKİN ÖNERİLER
I.1 – Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi Müzik Bölümlerinden (bu yazıda GSSL MB olarak kısaltılacaktır) mezun olduktan sonra girebileceğiniz Yüksek Öğretim Kurumları hakkında ayrıntılı bir araştırma yapıp öğreniminizi hangi kurumlarda sürdürebileceğinizi tam olarak belirleyiniz.
GSSL MB’den mezun olan öğrencilerin müzik eğitimlerini sürdürebilecekleri yüksek okullar arasında ilk sırayı (sayı, kontenjan ve verilen eğitimin örtüşmesi açısından) Eğitim Fakülteleri Güzel Sanatlar Bölümlerinin Müzik Eğitimi Anabilim Dalları almaktadır. Mezunlarına “Müzik Öğretmenliği” diploması veren bu kurumların yanı sıra, az sayıdaki Güzel Sanatlar Fakültesi Müzikoloji (Müzik Bilimleri) Bölümü, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi ve Yaşar Üniversitesi Müzik Bölümü gibi özel üniversiteler ya daDevlet Üniversitelerine bağlı Devlet Konservatuarlarının yüksek bölümleri ve Türk Müziği Konservatuarları da yine GSSL MB mezunlarının girebileceği yüksek öğretim kurumları arasında yer almaktadır. Ancak özellikle Devlet Konservatuarları yüksek bölümlerinin yetenek sınavlarında ses ya da çalgı becerisinin, Türk Müziği Konservatuarlarında da Türk müziğine yatkınlığın önemli olduğu unutulmamalı ve öğrenimlerini o kurumlarda sürdürmeyi düşünen öğrenciler, sınav hazırlıklarını o kurumların sınav programına göre yapmalıdır. Bu konuyla ilgili olarak:
I.1.1 – Kendi yetenek ve eğilimlerinizi göz önünde bulundurarak yüksek öğreniminizi müziğin hangi alanında (Müzik Eğitimi, çalgı eğitimi, ses eğitimi, müzikoloji, Türk müziği vb) sürdürmek istediğinizi belirleyiniz. (Kendi hocalarınızın önerileri, o kurumlarda okuyan arkadaşlarınızdan alacağınız bilgiler ve girmek istediğiniz kurumlardaki hocalarla sağlayacağınız ön görüşmeler daha doğru bir seçim konusunda size yardımcı olabilir.)
I.1.2 – Yüksek öğreniminize devam etmek istediğiniz alanı belirledikten sonra, o alanda öğrenim veren kurumlar ve o kurumların özel yetenek sınavları hakkında bilgi derlemeye başlayınız ve çalışmalarınızı internetten de indirebileceğiniz sınav yönergeleri doğrultusunda yürütünüz. (Girmek istediğiniz yüksek okulun yetenek sınavlarına ilişkin eski yönergeleri incelemeniz, sınava gireceğiniz yıl yürürlüğe konacak yeni yönergelerin getirebileceği olası değişiklikleri öngörüp, hazırlıklarınızı ona göre yapmanıza yardımcı olabilir.)
I.2 – Yüksek öğrenim görmek istediğiniz alanı belirledikten sonra, o alanda öğrenim veren olabildiğince çok kurumun sınavına başvurunuz
Son yıllarda hemen her ilde ve hatta bazı ilçelerde bile bir GSSL MB açılması sonucu büyük bir hızla artan GSSL MB mezunu sayısına karşılık, müzik alanında eğitim veren Yüksek Öğretim Kurumlarının sayısı ve kontenjanı aynı ölçüde artmamıştır. Arz ve talep arasındaki bu dengesizlikten dolayı her yıl çok sayıda GSSL MM mezunu herhangi bir Yüksek Öğretim Kurumuna girebilme olanağı bulamamakta, ilgili kurumların sınav çıtası her yıl biraz daha yükselmektedir. Bu nedenle yüksek öğrenim görmek istediğiniz alanda elden geldiğince çok sayıda kurumun özel yetenek sınavına girmeye çalışınız. Yüksek öğrenime devam edebilmeniz için sizin herhangi bir okulu seçmiş olmanızın yetmeyeceğini, o okulun da sizi seçmiş olması gerekeceğini ve onca aday arasından kontenjana girebilecek puanı alamayabileceğinizi unutmayınız.
Okul seçiminde üniversitenin ve özellikle de girmek istediğiniz bölümün öğretici kadrosu, alt yapısı (bina ve derslik durumu, kütüphane, konser salonu, çalışma odaları vb), sahip olduğu araç-gereç olanakları, bulunduğu ilin sanatsal ve kültürel olanakları, Lisans üstü öğrenime açık olup olmadığı konuları başta olmak üzere barınma, beslenme ve ulaşım olanakları da dikkate alınmalı fakat yukarıda da belirtildiği üzere, bütün bu seçimler (birden çok okulun sınavı kazanıldığı takdirde), okuma hakkı kazanılan okullar arasında yapılıp (sınav tarihleri çakışmadığı sürece) sınavdan önce seçim yapmaktan olabildiğince kaçınmalıdır. Sınav tarihlerinin çakışması vb nedenlerle sınav öncesinde yapılması gereken zorunlu bir seçim durumunda da, yalnızca okulun niteliklerini değil, okulun sınav programı açısından kendi niteliklerinizi de göz önünde bulundurup, eğilim ve niteliklerinize daha uygun olan okulun sınavı tercih edilmelidir.
I.3 – Çeşitli Yüksek Öğretim Kurumlarının yaptığı özel yetenek sınavlarıyla ilgili olarak dillendirilen “zor” ya da “kolay sınav” önyargılarına itibar etmeyiniz ve herhangi bir kurumun sınavındaki “başarı” ya da “başarısızlığı” öteki kurumun sınavıyla ilişkilendirmekten kaçınınız.
Her kurumun kendi bünyesinde yapılan özel yetenek sınavları arasında karşılaştırmalar yapıp “kazanılması zor” ya da “kolay” okul ayrımları yapmak son derece yanlış yaklaşımlar olup, her bir sınavın her bir aday için yepyeni bir “deneme” olacağı ve bir sınavda gösterilen performansın öteki sınavlarda gösterilecek performansa ölçü olamayacağı unutulmamalıdır. Bu nedenle aynı yıl içinde gireceğiniz bir okulun sınavındaki “başarıyı” ve özellikle de “başarısızlığı” bir diğer okulun sınavına taşımaktan kaçınıp, her sınava yep yeni bir sayfa açarak girmeyi mutlaka başarınız. Geçmiş yıllardaki sınavların, öğrenciler arasında “daha kolay” olarak düşünülen sınavlarda ilk aşamayı bile geçememiş olan kimi adayların, “çok zor” olduğu düşünülen okulların sınavlarını başarıyla verdiğini ve başarılı bir biçimde okuyup mezun olduğunu gösteren örneklerle dolu olduğunu unutmayınız.
I.4 – Başvuruda bulunduğunuz Yüksek Öğretim Kurumlarının kontenjanına girebilmeniz konusunda, o kurumlarda gireceğiniz özel yetenek sınavından alacağınız puanların yanı sıra, YGS puanınız ve Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanınızın da (AOBP) etkili olacağını unutmayınız.
Müzik alanında öğrenim veren Yüksek Öğretim Kurumlarının Özel Yetenek sınavlarına katılım hakkı kazanabilmek için, Üniversite 1. basamak sınavından (YGS) “taban puan” olarak belirlenen belirli bir puan ya da daha üstünü almış olmak gerekmektedir. Dolayısıyla YGS’den alınacak puan, Kurumların kendilerince yapılan Özel Yetenek Sınavına katılabilmek açısından yalnızca bir “önkoşul” olup, adayların kontenjana girip giremeyecekleri Özel Yetenek Sınavında gösterecekleri başarıya göre belirlenmektedir. Ancak, sonucu belirleyen puan sıralanmasında, adayların özel yetenek sınavlarından aldıkları puanların yanı sıra, üniversite 1. basamak sınavından (YGS) aldıkları puanlar ve Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanları da (AOBP) etkili olduğundan, adayların, GSSL MB’de okudukları tüm derslerden (45 üzerinden 2 ile yetinmeyip) olabilen en yüksek puanı almaya çalışmaları ve YGS’den de “taban puan” ın çok üstünde bir puan almayı hedeflemeleri gerekmektedir. Zira, sınava katılım konusunda yalnızca bir önkoşul olan “taban puan” ya da biraz üzerindeki YGS puanları veya düşük AOB puanlarıyla (özel yetenek sınavından alınmış puanlar çok yüksek olsa bile) kontenjana girilemeyebildiği gözlenmektedir.
II – ÖZEL YENEK SINAVLARINA İLİŞKİN ÖNERİLER
Özel Yetenek Sınavlarının içeriği ve uygulanışı kurumdan kuruma farklılıklar göstermekte ve aynı kurumun bir yıl önceki sınav içeriği ya da uygulamasıyla bir sonraki yıl arasında bile farklılıklar olabilmekle birlikte, bu tür sınavlarda adayların,
1 – Müziksel İşitme-Okuma ve Yazma düzeyi
2 – Çalgı düzeyi ve çalgısını kullanma becerisi
3 – Ses kalitesi ve sesini kullanma becerisi
4 – Müzik Teorisine ilişkin bilgi düzeyi olmak üzere başlıca dört alanda değerlendirildikleri ve bazı kurumlarda bunlara ek olarak “kompozisyon” ya da “mülakat” gibi uygulamalara da yer verildiği gözlenmektedir.
II.1 – Müziksel İşitme-Okuma-Yazma düzeyi
Kontenjana girecek öğrencilerin belirlenmesinde en etken rolü oynayan bu alan, genellikle dikey duyma, ritmik ve ezgisel bellek ölçümü ile müziksel okuma (solfej) ve yazma(dikte) gibi kategorileri içermekte, bu kategorilere yönelik soruları cevaplaması sırasında adayın ses yeterliliği, müzikal duyarlılığı ve teorik bilgileri vb. konularda da belirli bir fikir elde edilmeye çalışılmaktadır. Adaylar genellikle komisyon önünde tek tek sınava alınmakta, yalnızca dikte sınavı ve müzik teorisi bilgilerinin ölçümüne yönelik sınavlar gruplar halinde ya da topluca yapılmaktadır. Son yıllarda bazı Eğitim Fakültelerinde müziksel işitme sınavlarının da “test” yöntemine dayalı toplu sınavlar biçiminde yapıldığı gözlenmekteyse de kurumların çoğunda sözlü sınav yöntemi sürdürülmektedir. Adayların bu alandaki soruları başarıyla cevaplayabilmeleri için her kategoriye ayrı ayrı çalışmaları ve her bir kategoriyle ilgili çalışmalarında aşağıdaki hususlara dikkat etmeleri gerekir.
II.1.1 – Dikey duyma çalışmalarına ilişkin öneriler:
II.1.1.1 – Adaylardan, aynı anda çalınan 2, 3 ve 4 ( bazen de 5) sesi ayırıp (kalından inceye doğru) kendi sesiyle vermesi (arpejlemesi) istenilen bu kategorinin hazırlığında (yalnızca üçlüsel akorlar üzerinde değil), her türlü “tınaş” üzerinde çalışınız.
GSSL MB Müziksel İşitme Okuma Yazma derslerinin müfredatında daha çok majör ve minör akorlarla bunların çevrimleri ya da Dominantyedi vb. üçlüsel akorlara yer verilip, ikili eklenmiş akorlar, dörtlüsel akorlar ve bunların dışında kalan ses kümelerine yer verilmediği için, üçlüsel akor duyma ve tanımada çok daha başarılı olan öğrenciler, dörtlüsel akorlar ya da alışkın olmadıkları tınaşları duyup ayırmada ciddi sorunlar yaşayabilmektedir. Oysa dikey duyma becerisi açısından arzu edilen düzey, yalnızca üçlüsel akorların değil her türlü tınaşın duyulup ayrılabilmesi olduğundan, üçlüsel akor çalışmalarıyla yetinilmeyip, aşağıdaki örneklerde görüldüğü türden tınaşları da rahatlıkla duyup ayırabilecek bir dikey duyma düzeyine mutlaka ulaşılmalıdır.
Örnek 1
II.1.1.2 – Aynı anda çalınan birden çok sesi doğru arpejleyebilmek için (sesinizle arpejlemeye başlamadan önce) o tınaş içindeki tüm seslere sırayla odaklanınız.
Öğrencilerin, aynı anda çalınan birden çok sesi arpejlerken, (çalınan tüm seslere önceden tek tek odaklanmaksızın) duydukları en kalın sesten başlayarak, sesleri arpejleme anında sırası geldikçe dinleyip vermeye çalıştıkları gözlenmektedir. Bu yöntem (piyanoda çalınan sesler belirli bir süre sonra kendiliğinden sona erdiği için) 4 ya da 5 sesli tınaşlarda özellikle son seslerin algılanabilmesini güçleştirmekte ve 2 ya da 3 sesi rahatlıkla ayırabilen bazı öğrencilerin 4. ya da 5. seste zorlandıkları gözlenmektedir. Çünkü her birini tek tek vererek 4. ya da 5. sese geldiklerinde o sesler çoktan bitmiş olabilmektedir. Bu nedenle aynı anda çalınan sesleri arpejlemeye başlamadan önce hepsine tek tek odaklanıp (halk deyimiyle “kulak verip”) içinizde duymalısınız. Bunu sağlıklı bir biçimde gerçekleştirebilmek için de, işe önce “odaklanma” çalışmalarıyla başlayıp, aynı anda çalınan seslere tek tek ve hızlı bir biçimde “odaklanabilme” becerinizi geliştiriniz. Bu başarıldığı zaman, aynı anda tınlayan seslerin çok daha kolay ayrılabildiği, aynı anda çalınan 2 sesi ayırabilen her öğrencinin 3, 4 ya da 5 sesi de rahatlıkla ayırabileceği görülecektir.
II.1.2 – Ritmik ve ezgisel bellek çalışmalarına ilişkin öneriler:
II.1.2.1 – Adaylardan, (genellikle) piyanoyla çalınan (2 ölçülük bir motiften 8 ölçülük bir cümleye kadar) değişik uzunluk ve güçlükteki ritmik ve ezgisel motif ya da cümleleri bir ya da iki kez dinledikten sonra tek seferde baştan sona tekrarlamaları istenen bu kategoride başarılı olabilmek için müziksel belleğin geliştirilmiş olması zorunludur. Oysa notaya dayalı müzik geleneğinde müziksel bellek (belleği kullanmaya duyulan gereksinimin giderek azalması sonucu) giderek zayıflamaktadır. Bu olgu nedeniyledir ki, notaya dayalı müzik yapan bireylerin müziksel bellekleri (“ezber” çalışmalarına gereken önemi vermeyip belleklerini kullanmadıkları takdirde) bir zaman sonra giderek zayıflamakta ve küçük bir ezgiyi bile tutamaz hale gelmektedir. Oysa yazıya değil de kulaktan öğrenime ve bellekte saklama geleneğine sahip (nota yazısı bile bilmeyen) bireylerin, yüzlerce ezgiyi bir iki dinleyişte öğrenip, her an tam olarak hatırlayabildikleri herkesin bildiği bir gerçektir. İşte bu gerçekten dolayı, müzikte “amaç” değil “yalnızca bir “araç” olan nota yazısını belleğimizi köreltmeyecek biçimde kullanmaya ve eserleri notadan öğrendikten sonra olabildiğince ezberden çalıp söyleyerek belleklerimizi geliştirmeye özen göstermeliyiz . Ancak “ezberden çalma” aktivitesinde daha çok parmak hareketlerine dayalı olan “devinimsel bellek” ön planda olduğu için “işitsel belleğin” gelişimi konusunda şarkı ezberleme, solfej ezberi ve müziksel eser ezberi gibi çalışmalara önem verilmelidir. (Büyük eserleri tekrar tekrar dinlemek suretiyle başlangıçta temalarını ve daha sonra da giderek tamamını ezberlemeye çalışıp bir eseri baştan sona bellekte tutabilir düzeye gelebilmek, yalnızca bellek gelişimimiz açısından değil, repertuar bilgimiz ve müziksel gelişimimiz açısından da çok önemli bir çalışma olacaktır.)
II.1.2.2 – GSSL MB’lerindeki eğitim daha çok majör ve minör tonalitelerle 2/4 ’lük, 3/4 ’lük, 4/4 ’lük gibi basit ölçüler ya da 6/8 ’lik gibi üçerli birleşik ölçüler üzerinde sürdürüldüğünden, GSSL MB öğrencilerinin, makamsal ezgileri ve aksak ölçülerdeki ezgisel ve ritmik yapıları algılamakta zorlanabildikleri gözlenmektedir. Bu nedenle ritmik ve ezgisel bellek geliştirme çalışmalarında tonal ezgiler ve eşit zamanlı ölçülerin yanı sıra aşağıdaki örneklerde görüldüğü türden makamsal ezgilere ve aksak ölçülere de yeterince yer verilmelidir.
Örnek2
II.1.2.3 – Müziksel bellek ve dikkatle ilgili olarak ayrıca, aynı ezginin değişik varyasyonları arasındaki ritim ve ses farklılıklarını tam olarak ortaya koyabilecek bir algılama düzeyine mutlaka ulaşılmalıdır. Bu düzeyin elde edilebilmesi ve geliştirilebilmesi için, (aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi) aynı ritmik ya da ezgisel motif ya da cümlenin değişik yerlerinde yapılan değişiklikleri saptayıp tekrar edebilme çalışmalarına ağırlık veriniz.
Örnek3
II.1.2.4 – Müziksel bellek ölçümüne yönelik sorularda yalnızca ezgi tekrarlarının değil ritmik tekrarların da istendiği, dolayısıyla çeşitli ölçülerdeki ritmik tekrarlara da gerekli önemin verilmesi gereği unutulmamalıdır. Ayrıca ezgi ve ritim tekrarına yönelik çalışmalarda yalnızca temel ritim kalıplarının kullanılması, söz konusu kalıpların birbirine bağlanması sonucu oluşan senkoplu ritmik yapılar karşısında deneyimsiz (dolayısıyla da başarısız) kalma sonucunu getirmektedir. Bu nedenle ezgi ve ritim tekrarına yönelik çalışmalarda auftakt başlangıçlar, susla başlangıçlar, birleşik senkoplar, üçleme, beşleme ve altılama gibi bölümlemeler ve çeşitli ritim kalıpları arasına birleştirme bağları konularak elde edilecek olası tüm ritmik yapılar yoğun olarak çalışılmalıdır.
Örnek4
II.1.3 – Müziksel okuma çalışmalarına ilişkin öneriler:
.
II.1.3.1 – Adayların notası verilecek bir parçayı deşifre olarak okumaları (solfej) istenen bu kategoride başarılı olabilmek için önce parçanın tonalitesini saptayınız (Makamsal parçalarda da “makamın saptanması” gerekmekteyse de GSSL MB’nde verilen eğitim, böyle bir saptamanın yapılabilmesi konusunda yeterli olamayabileceğinden, burada yalnızca tonal parçaların okunması üzerine durulacaktır.) Tonaliteyi saptadıktan sonra ilk iş olarak verilecek bir klavuz sese göre (klavuz olarak genellikle 440 Hz ’lik La5sesi verilir ) tonalitenin temel sesini bulunuz ve o sesin üzerine çatkı perdelerini (1.,3.,5. ve 8. basamaklar) kurup tonaliteye giriniz. Deşifreye bu işlemden sonra başlamanız ve her notayı o tonaliteye oturtarak seslendirmeniz, detone olup tonaliteden çıkmanızı önemli ölçüde önleyecektir.
II.1.3.2 – Deşifrenizi ağır bir tempoda yapıp, gözünüzün okumakta olduğunuz notada değil daha sonra okuyacağınız notalarda olmasına özen gösteriniz. “İleriye bakarak okuma” demek olan bu yöntemde, notaları (her birine tek tek odaklanmak yerine) bütün halinde görmeye ve en az birer ölçülük gruplar halinde algılamaya çalışınız. Bu yöntem, yalnızca deşifrenizin gelişmesi açısından değil, vokal ya da çalgısal her türlü seslendirmede motif ya da cümleleri bütün olarak kavrayıp gereklerine uygun biçimde boğumlayabilmeniz açısından da önemlidir. Bu beceriyi geliştirebilmek için, bir parçaya her bakışta daha büyük bir bölümü görsel belleğinize alarak bellekten okuma ya da çalma çalışmaları yapınız.
II.1.3.3 – Makamsal parçalarda (ilgili makamı tanımıyorsanız) art arda gelen seslerin yükseklikleri, aralarında oluşacak ezgisel aralıklar düşünülerek bulunabilir. Atonal parçaların okunması da ancak bu yöntemle gerçekleşebileceği için aralık çalışmalarının önemi daha da artmaktadır. Yüksek Öğretim Kurumlarının özel yetenek sınavlarındaki solfej sorularında (daha çok tonal parçalar kullanılmakta olup) makamsal ve özellikle atonal parçalara pek yer verilmiyor olsa bile, sağlam bir aralık bilincinin “müzik ediminin temeli” olduğu, müziksel işitme, okuma, yazma ve seslendirme başarısında çok önemli rol oynadığı unutulmamalıdır. Oluşturulacak seslerin “temizliği”, her bir sesin seslendirme öncesinde beyinde tınlatılmasına bağlı olduğundan, nota üzerindeki her bir ses ve aralığı beyinde tınlatabilecek ya da tınlayan her bir ses ve aralığı doğru biçimde adlandırabilecek bir ses ve aralık bilincine ivedilikle ulaşılmalıdır. Aralık bilgisine ilişkin çalışmalarınızda:
II.1.3.3.1 – Kuramsal ve işitsel aralık çalışmalarını birbirinden farklı sıralanışla yürütüp, kuramsal çalışmalarda en küçük aralıktan başlayıp en büyüğe doğru giderken işitsel aralık çalışmalarında en uyumlu aralıktan başlayıp yarı uyumlulara ve daha sonra da da uyumsuzlara doğru ilerlemek çok daha yararlı olacaktır. Çünkü uyumlu aralıkların tanınması ve oluşturulabilmesi (uyumsuzlara oranla) çok daha kolay olup sıralamanın kolaydan zora doğru yapılması başarıyı artırmaktadır.
II.1.3.3.2 – İkiliden daha büyük aralıklar, aradaki ikilileri üst üste koyarak hesaplama demek olan “basamaklama” yöntemiyle değil, doğrudan doğruya o aralıkların kendilerine özgü tınılarıyla öğrenilmelidir. Çünkü, 2’liden daha büyük aralıkları, o aralıkları oluşturan sesler arasındaki ikilileri katmanlayarak (bir başka deyişle “basamaklayarak”) tanımış ya da oluşturabilmiş olmak, aslında “ikiliden başka aralık tanımama” anlamına gelen dolaylı bir tanıma yöntemidir. Oysa aralıkların (başka aralıklardan yararlanma gereği duymaksızın) direkt olarak tanınması ve oluşturabilmesi gerekir. Ayrıca ikiliden büyük aralıkları basamaklayarak (yani içerdikleri ikilileri katmanlayarak) bulmaya çalışmak, söz konusu katmanlamanın gerektireceği “zaman kaybı” dışında, katmanlanan her bir ikilide yapılabilecek 1 komalık bir hatanın neden olabileceği (aralığın büyüklüğüne göre toplam) 3, 4 ya da 5 komalık sapma olasılıkları bakımından da sakıncalıdır.
Tüm bu nedenlerden dolayı aralıklar, içerdikleri ikililerin katmanlanmasıyla değil, kendilerine özgü tınılarından tanınmalı ve o tınılar düşünülerek oluşturulabilmelidir. Bu bilgi ve beceriyi kazanmada başvurulabilecek en kolay yöntem, (öğrencilerin sağduyuyla bulup sıklıkla başvurdukları) “her bir aralığın tınısını o aralıkla başlayan bir şarkıdan yararlanarak öğrenme” yöntemidir. Aralıkların tınısı yeterince öğrenilip beyinde oturana kadar geçici olarak baş vurulacak olan bu yöntem, akorların tanınması ve oluşturulabilmesi konusunda da başarıyla kullanılabilmektedir. Bunun için her aralık ya da akor için (başlangıç sesleri o aralığı ya da akor arpejini oluşturan) örnek parçalar seçip, (aralık ve akorların tanınıp oluşturulmasında) o parçalardan yararlanmak yeterli olmaktadır. (Kimi eğitimcilerce “basit” olduğu gerekçesiyle küçümsenen bu yöntem, özellikle de “basit” olduğu için tercih edilmeli ve eğitimdeki ilkenin “öğrenimi güçleştirmek değil basitleştirmek olduğu” unutulmamalıdır.) Yukarıda da belirtildiği üzere, aralık ya da akorların kendilerine özgü tınıları yeterince öğrenilip beyne yerleşinceye kadar geçici olarak yararlanılabilecek olan bu tür yöntemlere bir süre sonra zaten gerek kalmamakta, her aralık ya da akor (başka hiçbir öğeden yardım almaksızın) kendi tınısından kolayca tanınıp oluşturulabilmektedir.
II.1.4 – Müziksel yazma (dikte) çalışmalarına ilişkin öneriler:
II.1.4.1 – Diktede, her şeyden önce notaya alacağınız parçanın tonalitesini (makamsal parçalarda da makamını) ve ölçüsünü bulunuz. (GSSL MB müfredatında dikte çalışmaları daha çok tonal parçalar üzerinde sürdürüldüğü için burada yalnızca tonal parçalar üzerinde durulacaktır. Tonal parçalar için yapılacak öneriler, gerekli değişiklikler yapılarak makamsal parçalara da uyarlanabilir.)
Bir parçanın tonalitesi daha ilk iki ölçüsünden çok kez anlaşılabilir, ilk iki ölçüde karar sesi hiç geçmemiş olsa bile, gerekli “tonal duyguyu” kazanmış olan herkes, karar sesinin ne olabileceğini kolaylıkla bulabilir. Kaldı ki, parçanın en son sesi (çok özel bitişler dışında) karar sesi olacağına göre, parçanın baştan sona çalınacağı ilk çalışta karar sesinin ne olduğu kesin olarak anlaşılmış olur. Karar sesinin, dikte için verilecek olan klavuz sesle (genellikle La5) karşılaştırılması (bir başka deyişle hangi aralığı oluşturduğunun düşünülmesi) hangi ses olduğunun bilinmesi için yeterlidir. Bu tür hesaplamalar büyük çoğunluğu oluşturan bağıl (relativ) algılama yetisine sahip kişiler için söz konusu olup,mutlak (absolute) algılama yetisine sahip olanların bu tür hesaplamalara gereksinme duymayacağı açıktır. Karar perdesinin hangi ses olduğu anlaşıldıktan sonra, çatkı perdelerinin (1-3-5) hangi akoru oluşturduğunu düşünmek yoluyla modalitenin ne olduğu da (majör mü yoksa minör mü) çok kolaylıkla anlaşılabilir. Tonaliteyi bu şekilde bulduktan sonra donanım değiştirgeçlerini yazıp, ölçüyü saptayınız. Ölçü de daha ilk iki ölçüde kesin olarak anlaşılacağından ölçü belirtecini de yazıp dikteye başlayabilirsiniz.
Bazı öğrencilerin, ölçüyü baştan belirlemeyip, ilk birkaç ölçülük bölümü yazdıktan sonra (yazdıkları bölüm içindeki süre toplamını, belirtilen ölçü sayına bölerek) belirlemeye çalıştıkları görülmekteyse de , nota yazısı “ölçeksel bir yazı” olduğundan “ölçü” belirlenmeksizin yazılmış notalar anlam taşımayacağı için, ölçünün türü konusunda yanılma olasılığı büyüktür ve müziksel algılamanın yerine matematiksel hesaplamayı koymak demek olan böyle bir hesaplamayla ulaşılacak sonuç “doğru” olsa bile (yapılan işin amacı açısından) anlamı yoktur. Bu nedenle dikteye başlamadan önce ölçü mutlaka saptanmış olmalı ve bir müzisyen dinlediği parçanın ölçü türünü daha ilk iki ölçüde anlayabilmelidir. Konçerto ve benzeri türlerdeki “kadans”larla (cadance) müziğimizdeki “uzun hava” ve “taksim” gibi atım katmanı (dolayısıyla da ölçü katmanı) bulunmayan türleri nota yazısıyla tam olarak saptayabilmek mümkün olmadığından, atım katmanı olmayan türler bu konunun dışındadır. Ölçü saptama konusunda en sık karşılaşılan sorunların “sus” ya da eksik ölçü ile başlayan parçalar ile aksak ölçülerdeki parçalarda yoğunlaştığı gözlenmektedir. Bu nedenle dikte çalışmalarında bu tür parçalara özellikle yer verilmelidir. (Dinlediğiniz her parçanın ölçüsünü daha ilk iki ölçüde bulabilecek bir düzeye çabucak ulaşabilmek için, dinlediğiniz her parçanın ölçü türünü düşünüp saptamayı alışkanlık haline getiriniz.)
II.1.4.2 – Notaya alınacak parçanın ton ve ölçüsü saptanıp donanım değiştirgeçleri ve ölçü belirteci yazıldıktan sonra başlanacak olan diktede ilk hedef, çalınan bölümün belleğe alınması olmalıdır. Bazı öğrencilerin ilk hedef olarak, (çalınan bölümü belleklerine almak yerine) saptadıkları ilk notaları yazmaya yöneldikleri görülmektedir. Böyle bir yöneliş, ilk birkaç notanın doğru yazılabilmesine olanak verse bile (çalınan bölümün tamamı belleğe alınmamış olduğu için) devamı için ezginin yeniden çalınmasını “bekleme” zorunluluğu getirmekte, bu da telafisi güç zaman kayıplarına neden olmaktadır. Oysa ilk hedef olarak çalınan bölümün belleğe alınması durumunda yeni çalışları beklemeye gerek kalmayacak ve yapılacak yeni çalışlar, belleğe alınmış ve yazılmış olan bölümün kontrolü için kullanılacaktır.
II.1.4.3 – Belleğinizdeki sesleri notaya çevirirken önce ritmik çözümlemesini yapıp hangi ritim kalıplarının ardıştığını saptayınız ve ses yüksekliklerinin saptanmasına, ritmik yapıyı belirledikten sonra başlayınız. Ses yüksekliklerinin saptanması konusunda da,
II.1.4.3.1 – İlk sesin hangi ses olduğunu verilen kılavuz ses ve belirlenen tonaliteye göre saptadıktan sonra (tonal parçalarda genellikle tonun 1.,3.,5. basamağı ya da bu basamakların oktavlarıyla başlar) ezgisel çizgiye dikkat edip, ardışan seslerin tonalitenin hangi basamağından hangi basamağına gittiğini saptayınız. Saptadığınız her sesi o tona ilişkin çatkı perdeleriyle karşılaştırıp doğruluğundan emin olduktan sonra daha önceden saptamış olduğunuz ritmik yapının gerektirdiği değerlerle yazınız. (Yazacağınız notalar arasındaki mesafelerin süresel değerlerine ve atkılarla yapacağınız kümelemelerin de ölçü türünün gereklerine uygun olmasına özen gösteriniz. Günümüzdeki fotokopi ve bilgisayar nota yazım programlarını kullanarak yapılan hazır yazımlar nedeniyle elle yazma gereği giderek azalmakta bu da uluslararası nota yazım kurallarına uygun doğru, okunaklı ve akıcı bir nota yazısı geliştirebilmeyi önemli ölçüde engellemektedir. Müzik yazısında kolaylık, hız ve kalite amacıyla kullanılan bu tür araçların, el yazısını kullanım dışı bırakıp geriletmesine izin vermemelidir. İnsanların nasıl yazabiliyorlarsa öyle düşündükleri ve el yazılarının, yalnızca bilgi düzeyleri açısından değil, kişilikleri açısından da çok önemli mesajlar verdiği unutulmamalıdır.)
II.1.4.3.2 – Ses yüksekliklerinin saptanmasında o sesler arasında oluşan aralıkların da dikkate alınması elbette gerekmekle birlikte, yazımın yalnızca bu yöntemle yapılması, (herhangi bir sesin yanlış saptanması halinde ondan sonra gelecek tüm sesler kaymasına neden olacağından) son derece sakıncalıdır. Bu nedenle ses yüksekliklerinin saptanmasında öncelikle, o seslerin tonalite içindeki işlevlerine ve basamak ilişkilerine dikkat etmek, aralarında oluşan aralıklara ilişkin algıları ise yalnızca kontrol amacıyla kullanmak gerekir. Böylece (herhangi bir ses yanlış saptanmış olsa bile, ardından gelen sesler o sese göre değil de tonalite içindeki işlevlerine göre saptanmış olacağından) herhangi bir seste yapılabilecek hatanın zincirleme olarak öteki seslere de yansıması önlenmiş olur.
II.2 – Çalgı düzeyi ve çalgısını kullanma becerisi
Genellikle eleme sınavını başarıp seçme sınavına alınan öğrencilere uygulanan bu sınavda, kurumların çoğu her adayın yalnızca bir çalgıyla katılmasını şart koşarken, bazı kurumlar GSSL MB mezunlarından iki çalgı (Ana çalgı + Piyano) istemektedir. Bu nedenle GSSL MB mezunlarının yalnızca ana çalgılarında değil, piyano düzeyleri açısından da olabildiğince iyi ve hazırlıklı olmaları gerekmektedir. Adayların sınav öncesinde hazırlamış oldukları parçaları komisyon önünde çalmaları biçiminde gerçekleşen bu sınavda (Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi GSEB Müzik Öğretmenliği Anabilim Dalı 2005-2006 Yetenek Sınav Yönergesine göre örneklenecek olursa)
1 – Doğru tutuş/duruş/oturuş (10 puan)
2 – Genel çalgı tekniklerini kullanma başarısı (teknik düzey) (15 puan)
3 – Doğru ve temiz çalma (25 puan)
4 – Müziksel yorumlama (15 puan)
5 – Eserin düzeyi (25 puan)
6 – Eseri temposunda çalma (10 puan) olmak üzere sayıları ve puanları kurumdan kuruma değişiklikler gösteren farklı nitelikler üzerinde durulmaktadır. Üzerinde durulan niteliklerin sınıflandırılması ve puanlanması kurumdan kuruma ve yıldan yıla değişiklik gösterebilmekle birlikte, bu sınavlarda esas olarak, “adayın hazırladığı parçayı doğru ve temiz seslerle müzikal olarak çalması, çaldığı eserin düzeyi ve çalgısını kullanma becerisi” üzerinde durulduğundan hazırlıkların buna göre yapılması gerekir. Ayrıca her adayın sınavda çalacağı parçaların tam künyesini (eser adı, tür, besteci vb) içeren bir sınav programını önceden hazırlayıp sınava girerken yanında bulundurması ve istenmesi durumunda komisyona sunabilmesi gerekmektedir. Sınava götürülecek çalgıların bakımlarının yapılmış olması ve şayet akortlanabilir bir çalgı ise akordunun sınav öncesinde kontrol edilmiş olması önemlidir. Sınavdan önce parmakların ısıtılmış olup olmaması da performansı önemli ölçüde etkileyeceğinden gerekli ön çalışmalar yapılmış olmalı ama sınav salonunun kapısı önünde ya da yakın koridorlarda ayak üstü yapılmaya çalışılan çalışmalar (neden olacağı gürültü bir yana) adayın kendisine de “heyecanını artırmaktan” öte bir katkıda bulunamayacağı için, gerekli çalışmalar uygun yerlerde daha önceden tamamlanıp, telaşlı ve kontrolsüz biçimde yapılan koridor çalışmalarından (!) uzak durulmalıdır.
II.3 – Ses kalitesi ve sesini kullanma becerisi
Adayların ses kalitelerinin ve seslerini kullanma becerilerinin ölçümünü amaçlayan bu sınavda da tıpkı çalgı sınavında olduğu gibi her aday, önceden hazırladığı bir eseri (şarkı, türkü, marş vb) komisyon önünde seslendirir. Aday tarafından hazırlanan ilk parçanın yeterli görülmemesi olasılığına karşı bir çok kurumun sınav yönergesinde “en az iki parça” koşulu getirildiğinden en az iki parça hazırlanmış olmalıdır. Yine MÜ Atatürk Eğitim Fakültesi GSEB Müzik Öğretmenliği Anabilim Dalı 2005-2006 Yetenek Sınav Yönergesine göre örneklenecek olursa, bu sınavda
1 – Sağlıklı sese sahip olma (30 puan)
2 – Doğru ve temiz söyleme (20 puan)
3 – Müziksel yorumlama (20 puan)
4 – Sesin tınısı, gürlüğü ve genişliği (15 puan)
5 -Konuşma ve şarkı söylemede anlaşılırlık (15) puan olmak üzere sayıları ve puanları kurumdan kuruma değişiklikler gösteren farklı noktalar üzerinde durulmaktadır. Üzerinde durulan noktaların sınıflandırılması ve puanlanması kurumdan kuruma ve yıldan yıla değişiklik gösterebilmekle birlikte, bu sınavlarda esas olarak, adayın hazırladığı parçayı müzikal bir biçimde doğru ve temiz söylemesi, sesinin gürlüğü, genliği ve gelişmeye elverişli olup olmaması” gibinoktalarüzerinde durulmakta, dolayısıyla da hazırlıkların buna göre yapılması gerekmektedir. Sınavda seslendirilecek parçaların seçiminde yalnızca parçanın düzeyi ya da güzelliğine değil, sesinize uygun olup olmadığına da dikkat ediniz ve ses özelliklerinize uygun olmayan bir parçayı seçmiş olmaktan özenle kaçınınız. Bu konuda ses eğitimi hocalarınızdan ve gerekiyorsa başka kurumlardaki uzmanlardan da yardım alabilirsiniz.
Özellikle müzik öğretmeni yetiştiren kurumlarda “yeterli düzeyde sağlıklı bir sese sahip olmak” ön koşul olup, sesleri bu koşula uymayanlar (öteki alanlardan aldıkları puanlar ne olursa olsun) sınavı kaybetmiş sayılacaklarından, ses tellerinde herhangi bir sorun (nodül, faranjit, laranjit vb) bulunan adayların, gerekli kontrolleri (ve gerekiyorsa tedavileri) önceden yaptırarak ses sorunlarını gidermeleri zorunludur. Özel yetenek sınavlarındaki en belirleyici alan olan müziksel işitme ve okumaya yönelik sorular da genellikle sese dayalı olarak cevaplandırıldığından, olası ses sorunları, o sınavları da olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu nedenle “ses sağlığı” ve “korunması” üzerinde önemle durulmalıdır. Ayrıca tıpkı çalgı sınavında olduğu gibi bu sınavda da her adayın, söyleyeceği parçaların tam künyesini (eser adı, tür, besteci vb) içeren bir sınav programını önceden hazırlayıp sınava girerken yanında bulundurması ve istenmesi durumunda komisyona sunabilmesi gerekir.
II.4 – Müzik Teorisine ilişkin bilgi düzeyi
Ülkemizde, İngilizce “Music Theory” ve Fransızca “Théorie de la Musique” sözcüklerinin Türk alfabesindeki yazılışıyla “Müzik Teorisi” ya da Almanca “Algemeine Musiklehre” sözcüklerinin çevirisiyle “Genel Müzik Bilgisi” olarak adlandırılan “genel” ya da “temel müzik bilgileri”, (bir ara kapsamını çok aşan bir adlandırmayla “müzik kuramları” da denilmiştir.) müzikle ilgili her türlü eğitimin önkoşulu olup, esas olarak ses, dizi ve tonalite bilgisi, nota bilgisi, aralık ve akor bilgisi, ölçü ve ritim bilgisi ve terminoloji bilgisi olmak üzere, akustik bilgisi, armoni, kontrpuan ve biçim bilgisi, partitur bilgisi, çalgı bilgisi ve orkestrasyon bilgisi gibi alanlara da “tanıtıcı ön bilgi” düzeyinde değinen (bu nedenle de bazı kişilerce sanıldığının aksine armoni ya da kontrapuan bilgileriyle eş anlam ve kapsamda olmayan) temel düzeydeki bilgilerdir.* Bu nedenle (sınav hazırlığı da bir yana) müzikle ilgilenen hemen herkesin söz konusu temel bilgileri bir an önce kazanıp olabildiğince geliştirmesi gerekir. Çünkü “Müzik Teorisi” başlığı altında değinilen bilgiler, müzikle ilgili herhangi bir alanın kendine özgü ayrıntılı bilgileri değil, asıl alanı ne olursa olsun müzikle ilgilenen herkesin sahip olması gereken temel düzeydeki bilgilerdir.
Okullarınızda aldığınız eğitim, Müzik Teorisi alanında kazanmış olmanız gereken temel bilgileri ayrıntılı biçimde içermekte ve müzikle ilgili tüm derslerinizde gerekli teorik bilgiler verilmekle birlikte, örneğin terminoloji bilgisinin gelişmesi kişinin kendi ilgi ve çabasına bağlı olacağı için, derslerde yeri geldikçe verilen bilgilerle yetinmeyip (müzik teorisiyle ilgili kitaplardan da yararlanarak) teorik bilgilerinizi geliştirmeye çalışmalısınız. Müzik Teorisi bilgilerini uluslararası düzeyde yaygınlaştırıp ortak bir küresel alt bilgi oluşturabilmek amacıyla Royal (Royal Schools of Music), Trinity (Trinity College of Music) ve London (London College of Music) Müzik Okullarının bir çok ülkede olduğu gibi (temsilcilikleri aracılığıyla) ülkemizde de her yıl düzenlediği “Müzik Teorisi” Sertifika Sınavlarına katılıp en az 5. Grade (basamak) sınavını vermek ya da o sınavlara ilişkin hazırlık ve test kitaplarını inceleyerek en az 5. Garade düzeyini aşacak duruma gelmek, Müzik Teorisine ilişkin bilgilerinizi uluslar arası düzeyle karşılaştırıp kontrol edebilmek bakımından da yararlı olacaktır.
______________________________________
*Türk müzik terminolojisinde bir zamanlar, ders programlarındaki yanlış kullanımdan kaynaklanan yanlış bir adlandırmayla “Armoni ve Kontrpuan” konuları da “Müzik Teorisi” olarak adlandırılmış ve örneğin o zamanki adıyla Eğitim Enstitüleri Müzik Bölümlerinde okutulmakta olan Armoni ve Kontrpuan dersleri “Müzik Teorisi” üst başlığı altında okutulurken, “Müzik Teorisine” ilişkin konular da almanca adının çevirisiyle “Genel” ya da “Temel Müzik Bilgileri” adı altında okutulmuşsa da, zaman içinde bu terminolojik hata fark edilip düzeltilmiş ve Armoni ve Kontrpuan bilgilerinin “Müzik Teorisi” olarak adlandırılması hatasına son verilmiştir. Zira herhangi bir müzik teorisi kitabında armoni ya da kontrpuan bilgilerine ayrılan tanıtıcı içerikteki yüzeysel bilgiler çok kez on onbeş sayfayı bile geçmezken, gerçek armoni ya da kontrpuan kitaplarında, armoni ve kontrpuanın tekniklerinin kendilerine özgü açıklama, örnekleme ve uygulamaları yüzlerce sayfa içinde ancak özetlenebilmektedir. Bu nedenle, almanca ifadesiyle “Algemeine Musiklehre”/ “Genel Müzik Bilgileri” niteliğindeki Müzik Teorisi bilgilerini, söz konusu eski yayınlarda yer yer karşılaşabileceğiniz yanlış kullanımlara ya da o yanlış kullanımları çeşitli nedenlerle bugün hala sürdürenlerin yanlış kullanımlarına bakarak armoni ya da kontrpuan bilgileriyle karıştırmayınız.)
07.03.2012
Adnan ATALAY