“TENOR” MU, “TENÖR” MÜ?

Son zamanlarda bir “Tenör” sözcüğü çıktı ortaya ve Lat. “tenere”den gelen yüzlerce yıllık Tenor sözcüğü (Alm.Tenor; İng. tenor, İt. tenore, Fr. ténor),  ülkemizde Tenör biçiminde yazılıp okunmaya başlandı.

Neden?

Çünkü bazı akademisyenlerimiz, Türkçedeki BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU kuralınca, bir sözcük içindeki hecelerde,  a, ı, o, u  gibi kalın ünlülerden sonra kalın ünlülerin;  e, i, ö, ü gibi ince ünlülerden sonra da ince ünlülerin gelmesi gerektiğini” düşündükleri için, Tenor sözcüğününün ilk hecesindeki “e” ünlüsünden sonra, ikinci hecesinde “o” ünlüsünün  gelmesini “yanlış” bulup Tenor’u “Tenör” yaptılar…

“Düşündükleri” aslında yanlış değil, çünkü Türkçe sözcüklerde (adam, ana, baba, adım, burun, kulak, ayak, oğul, bulut örneklerinde olduğu gibi) ilk hecede kalın ünlü varsa, öteki hecelerde de kalın ünlü; (beşik, bilezik, gelincik, gözlük, yüzük, vergi örneklerinde görüldüğü gibi) ince ünlü varsa, öteki hecelerde de ince ünlü gelir. (Ama Türkçe sözcüklerde !  Yani yabancı dilden alıntı sözcüklerde değil…)

Bu durum, Tenor’u “Tenör” yapanların, kulaktan dolma yarım bilgilerle  –ki bilgisizlikten çok daha tehlikeli ve zararlıdır- hareket etmiş olabileceklerini düşündürüyor.  Zira, Türkçe dilbilgisine ilişkin kuralları, doğrusuyla eğrisiyle o konudaki tek resmi kaynak olan TDK Yazım Kılavuzundan araştırıp öğrenmiş olsalar, alıntı sözcüklerde büyük ünlü uyumu aranmayacağını da öğrenip (Ek tabloda da görüleceği üzere) Latin alfabesi kullanılan tüm ülkelerde benzer biçimlerde yazılan yüzlerce yıllık Tenor sözcüğünü “Tenöryapmaya kalkışmazlardı… Örneğin, TDK Yazım Kılavuzu (2012), s. 6’da, dilimizdeki BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU,  yukarıdaki açıklamama benzer bir biçimde açıklanıp örneklendikten sonra, alıntı kelimelerde büyük ünlü uyumu aranmaz denilip Arapça, Farsça ya da Batı dillerinden alınmış  ahenk, badem, ceylan, fidan, gazete, limon, model, nişasta, otomatik, pehlivan, selam, tiyatro, viraj, ziyaret vb. bir dizi örnek verildiğini ve hatta Türkçe olmalarına rağmen büyük ünlü kuralına uymayan anne, elma, hangi, hani, inanmak, kardeş, şişman … gibi sözcüklerin de örneklendiğini görecek ve biraz düşünseler, dilimizde, Pilot, Piston, Metal, Paraşüt, Ofis, Büro, Ampül, Koridor, Otomobil, Makine, Telefon, Televizyon, Kalorifer, Helikopter, Aspiratör, Vantilatör, Metro, Metrobüs, Tiyatro, Sinema … türünden o kurala uymayan binlerce alıntı sözcük bulunduğunu fark edeceklerdi…

Ne gariptir ki, sabahtan akşama kadar kullandıkları bu sözcüklerin hiçbirinden rahatsız olmayan o akademisyenlerimiz, sıra Tenor sözcüğüne gelince, sondaki “o” harfine takılıp rahatsız olmuşlar (!). İnsan, Piyano, Senfoni, Sonatin, Opera, Keman, Viyola, Viyolonsel, Armoni ve Motif gibi sözcüklerin hiç birinden ya da (tıpkı Tenor gibi bir ses türü / parti adı olan)  Bariton sözcüğünden ve hatta, taşıdıkları Doçent, Profesör gibi unvanlardaki hece uyumsuzluklarından rahatsız olmuyorlar da, büyük ünlü uyumu konusundaki duyarlılıkları (!) yalnızca Tenor sözcüğünde mi keskinleşiyor? Onomatope kuralları uygulayıp tenorların adını da sesleri gibi inceltmek mi istiyorlar ya da  tenorlarla bir sorunları mı var?  diye düşünmekten kendini alamıyor?

O dostlarımızdan biri de (aynı gerekçelerle) yazılarımda kullandığım Partitur sözcüğünde “i” ünlüsünden sonra “u” ünlüsünün gelmesine takılıp Partitür biçiminde yazmam için ısrar etmiş fakat dinletememişti… Üstelik önerdiği “Partitür” sözcüğünde de “a” ünlüsünden sonra “i” ünlüsü geldiğini ve hatta taşıdığı “profesör” unvanında bile  “o” dan sonra e ünlüsü geldiğini hiç düşünmeden…

Bir önceki Sarı Kartta tartıştığımız “detone-sürtone” konusuna “Sürtone sözcüğüne alışmışız, terminolojimizde böyle bir sözcüğün de bulunmasında ne sakınca var?” şeklinde yorumlar da geldi. Konu, (düşüncelerimizi test edebilmemiz açısından son derece değerli olan karşıt görüşlerde belirtildiği gibi)  “fazladan bir sözcüğün bulunması” olsa, “fazla mal göz çıkarmaz” deyip (yerine göre çıkarır da…) üzerinde bile durulmayabilirdi ama sorun, “sürtone” diye yeni bir sözcüğün üretilmiş olması değil, üretilen sözcüğün, uluslararası detone sözcüğünün anlamında yaptığı çarpıtmadır…  Aynı şekilde, önü arkası gereği gibi düşünülmemiş  bilinçsiz tercihlerle, alıntı bir sözcük olan Tenor sözcüğünü, Türkçenin kendine özgü kurallarına uydurmaya çalışıp (tıpkı Türk erkeklerle evlenen yabancı bayan isimlerinden Jasmin’i Yasemin,  Sofia’yı Safiye, Leila’yı Leyla Emma’yı Emine yapmak gibi) Tenor’u da Tenör hâline getirmenin, (tepki gösterilip gerekli farkındalık oluşturulmazsa) benzer yapıdaki diğer sözcüklere de uzanacak bir çarpıtmalar zincirine dönüşmeyeceğini kim garanti edebilir? Nitekim, (yukarıda değindiğim üzere) Tenor’u “Tenör hâline getiren “yarım bilgi”, Partitur’u da “Partitür” yapmak istemişti…

Söz konusu akademisyenlerimiz, yarım bilgiyle yaptıkları değişiklikle , Tenor sözcüğünü  Türkçe dilbilgisi kurallarına uygun (!) hâle getirdiklerini düşünüyorlarsa, Helden Tenor, Lirik Tenor, Dramatik Tenor ya da Kontrtenor gibi tenor türlerinden bahsederken ne yapacaklar?  O zaman da örneğin dramatik sözcüğünde “a” ünlüsünden sonra “i” ünlüsünün gelmesine takılıp  “Dramatık Tenör” mü diyecekler?..  Büyük oranda uluslararası terminolojiye dayanan (ve dayanması da doğal olan) müzik terminolojimiz, karşılaştıkları her bir alıntı sözcüğü hoyrat bahçıvanlar gibi budayıp keyflerince değiştirmeye kalkışanların elinde ne hâle gelir?

Taşıdıkları unvanlardan dolayı büyük kitleleri ve özellikle de kendi öğrencilerini kolaylıkla etkileyebilme potansiyeli olan söz konusu akademisyenlerimizin öğrencileri de yarın hocalarının yolundan gidip Piyano’yu Piyenö, Senfoni’yi “Senföni”, Opera’yı “Opara” (kim bilir belki de Opere), Tiyatro’yu “Tiyetrö, Keman’ı “Kemen”, Viyola’yı “Viyöle”, Viyolonsel’i “Viyölönsel”,  Detone’yi, “Detöne” yapmaya kalkışırsa ne olacak? Her türlü musibetin tepkisizlikten beslendiği bir dünyada, bilinçsizce yapılan bu tür çarpıtmalara bugün tepki gösterilmezse ne zaman gösterilecek? Metastaz yapmış kanser hücreleri gibi her alana yayılıp önlenemez hâle geldikten sonra mı?

Bu tür yanlışlardan korunabilmenin yolu, bilgileri, kulaktan ya da ikincil kaynaklardan değil, birincil kaynaklarından derlemek ve doğruluğundan emin olunmayan her şeye bilimsel kuşku ile bakabilmekten geçer. İnternet’in her dildeki, her türlü yayına ve dünyanın en ünlü kütüphanelerine bile dijital ulaşım olanağı sunduğu, Vatikan Kütüphanesi de dahil olmak üzere istenilen neredeyse her kütüphaneden, istenilen yüzlerce yıllık kitap ya da belgelerin bile bir tıkla indirilip incelenebildiği, bilmediğimiz dillerdeki yayınlar için Google Translate türünden çeşitli dijital çeviri olanaklarının bulunduğu günümüzde, yüzlerce yıllık terimleri nasıl yazmamız gerektiğini bile karıştırabiliyor (!) olmamız, (birbirinden değerli araştırma ve çalışmalarıyla topluma ışık tutan değerli akademisyenlerimizi tenzih ederek ifade ediyorum) bilimsel araştırma teknikleri ve disiplini konusundaki yetersizliklerimizi yansıtıyor. Çözüm belli, yeter ki isteyelim, yeter ki kafa yorup çalışalım, yeter ki yanlışa YANLIŞ diyebilelim ve diyenlere de gücenmeyelim… (“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” ya da  “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” türünden atasözlerinin kültürel genlere işlediği bir ortamda nasıl olabilecekse…)

EK 

TENOR SÖZCÜĞÜNÜN LATİN ALFABESİ KULLANILAN 131 ÜLKEDEKİ YAZILIŞ BİÇİMLERİ

Yukarıdaki tabloda:

1- Çok sayıda resmî dili olan ülkelerde (Örneğin Bolivya’da 36, Mali’de 13, Güney Afrika’da 12, İsviçre’de 4, Belçika’da 3 resmî dil kullanılması gibi) Latin alfabesiyle yazılan dillerden yalnızca biri (tercihan en çok konuşulanı) esas alınıp hangi resmî dilin esas alındığı ülke adının yanında dil kısaltısıyla belirtilmiştir.

2 –Tenor sözcüğü, kırmızı fonla işaretlediğim Fransızca konuşulan 17 ülkede Ténor, mavi fonla işaretlediğim Fince, Arnavutça vb. dillerin konuşulduğu 4 ülkede Tenori,  sarı renkle işaretlediğim İtalyanca konuşulan 2 ülkede Tenore, yeşil renkle işaretlediğim Letonya’da Tenors,  kahverengi renkle işaretlediğim İzlanda’da Tenór, siyah  renkle işaretlediğim Litvanya’da Tenoras, biçiminde yazılıp geriye kalan 105 ülkenin tümünde Tenor biçiminde yazılmakta ve  bazı dillerde “Ténor, Tenore, Tenori, Tenors, Tenoras gibi yazım farklılıklarının bulunmasına karşın, ikinci hecedeki “o” ünlüsü, toplam 131 ülkenin hiç birinde değişmemekte ve  “o” ünlüsünü “ö” biçiminde değiştirme girişimi, yalnızca Türkiye’de yaşanmaktadır …  Bu tablo, ülkemizde  Türkçe dilbilgisi kuralları öne sürlerek yapılan (ama aslında dilbilgisi kurallarına  aykırı olan) “Tenör” yazımının, dilbilgisi kurallarımızın yanı sıra, Latince konuşulan 131 ülkenin yazım biçimine de ters düşen ne kadar hatalı bir girişim olduğunu açıkça göstermektedir…